Geçtiğimiz hafta içi Özlüce tesislerine sivil giriş çıkışı yasaklandı. Casus transfer simsarları, futbolcu menajerleri, basın mensupları, hatta belki de futbolcu aileleri sözümona içeriden bilgi alamadılar. Kim sakat, kim formsuz, kimin yıldızı parlıyor duyan bilen olmadı. Bursaspor Yönetimi, eski Demokratik Almanya dönemindeki gibi bir ortam yarattı. Mikrofonu uzatıp sorsak mutlaka bu konu ile ilgili gerekçeler sıralanacaktır ancak cep telefonu denen bir şey var. Video çekimi yapanları da var. O nedenle bu çağda böyle katı disiplin çok fazla işe yaramayabilir.

Kendi kendime düşündüm ki “Bursaspor karantinaya girdiğine göre sahada acayip bir takım göreceğiz.” Bütün haftayı eski Doğu Bloku ülkeleri gibi geçiren takımı, ne yazık ki Cumartesi günü bildiğimiz Vakıfköy standartlarına geri dönmüş bulduk. Halbuki geçtiğimiz yıl bu çocukların hepsi altyapı standartlarının üzerinde bir mücadele göstermişti. Bu sene ayrılan ağır abileri aramayız dedim ama yanılmışım. Ben bu futbolla bir yere varılamayacağını kesin söylüyorum. Ankaraspor maçı ve Nazilli’de alınan onurlu mağlubiyet Play Off için bize umut aşılamıştı. Ancak anlaşılan o ki bu sene de kümede kalma mücadelesi verilecek. 

Ertuğrul cezalı (Oynamadı), Ömer Turan Görgüç sakat (Oynamadı), Çağatay Yılmaz hafif sakat (Yedek) bunları bilerek sahadayız. Direncimizin son derece düşük olacağını biliyorduk ama oynayanların mücadele gücünün düşüklüğü bize nasıl açıklanacak? Haftalar ilerledikçe geçtiğimiz yaz yükleme yapılmadığı ortaya çıkıyor. Kaleci Canberk her hafta takımı kurtaracak değil. Gününde değildi. Kredisi var. Yiğit Fidan ve Yusuf Sertkaya U-19’a seçilmelerine neden olan performansın çok gerisindeydiler. Furkan Emre Ünver’de gereksiz bir asabiyet vardı ve nitekim kırmızı kart gördü. Barış Dalkıran’a geleceğin Sokrates’i demiştim. O da oyununu ilerletemedi. Bilal’e neden bu kadar uzun süre verildi? Mustafa Genç’te kıpırdanma var ama saman alevi gibi. Geçen senenin bazı maçlardaki yıldızı Abdullah Tazgel nihayet kadroda ve girdiği andan itibaren çalıştığı kanada hareket getirdi. Bu haftaya kadar nerelerdeydi? Takımın en iyisi Eren Tunalı idi ama o da daha 17. Dakikada Yusuf Sertkaya’nın hatası sebebiyle kontratağı kesmek için faul yaptı ve sarı kart gördü. Gardı düştü. Kenar yönetiminin bu oyuncuyu uyarması gerekirdi. İki defa kırmızı kartın eşiğinden döndü. Hatta bir seferinde hakem sarı kartını eline alarak geldi Eren olduğunu görünce acıdı herhalde tekrar cebine soktu. Bunlar genç, sık sık uyarmak lazım. Oyundan çıkan çok büyük oynamış gibi eller tokuşturuluyor. Neden oyundan alındığı anlatılmalı ve hatası varsa hemen orada söylenmeli. 

Üzülerek söylüyorum Murat Sözkesen hocayı kenarda değil ilk 11’de görmek isterdim. Bu takımda rahatlıkla oynardı. En azından orta sahada bir iki pas yapıp derler toparlardı. Murat Hoca Çağatay Yılmaz’ı oyuna soktu ve gerçek 10 numara gibi oynatmaya çalıştı. Bunu daha önce yazmıştım. Çağatay Yılmaz’dan yeni bir Enver Cenk Şahin doğabilir. Daha iyisi de olabilir. Bence doğru yere geldi. Çağatay’a şiddetle ihtiyaç var. 

Uzun lafın kısası,
Tüm hatları birbirinden kopuk ve mücadele gücü olmayan bir Bursaspor’la,
Sosyete ile Teksas arasındaki bağlantıları koparılmış bir Bursaspor’la
Özlüce’nin eski Doğu blokuna döndürülüp dış dünya ile bağlantıları kopmuş Bursaspor’la, 
Kurnaz tribün-fiyat politikasıyla Teksas tribününün ikiye bölünüp sesi kısılmaya çalışılan ve karşılıklı tribün bağlantıları kopmuş Bursaspor’la ancak kümede kalma mücadelesi verilebilir.