İsmail Ertekin hocanın Kasım ayındaki “Biz bu ligin Bayern Münih’iyiz” çıkışını okuyunca şaşırmıştım, ama mutlaka “bir bildiği vardır” diye de düşünmeden edememiştim. Daha iyi hakemlerin maçlara atanması için söylenmiş bir söz olsa da o gün bugündür “temenni” boyutunu aşamayan bir cümle olduğu ortaya çıktı. Belki “biz şampiyon takımız” dese ayağı yere sağlam basan bir tabir olabilirdi. Ben de taraftar olarak ligin Barcelona’sı olarak görüyorum ama ne yazık ki gerçekler Vakıfköy. Bu kadar iddialı açıklamaya gerek yokmuş. Bence Vakıfköy’lü gençler gibi oynayarak bu lige tutunabiliriz.

3 Aralık Cumartesi oynanan Şanlıurfa maçının ilk yarısında bence tam bir Vakıfköylü futbolcuların oynaması gerektiği gibi bir ilk yarı yaşandı. Tamamen tesadüfe ve kaleci Canberk’in biraz önde olmasına bağlı olarak gelişen bir vuruşta gol oldu.  Maçın ilk yarısı oyunu tutan, genelde orta sahada ya da Ş.Urfaspor kalesinde oynamaya çalışan bir takımımız vardı. Urfa’lı taraftarların olduğu kaleye tek bir pozisyon oldu onda da golü görebildiler. Dk. 18, 26 ve 30’da sırasıyla Emre, Samet ve Bilal’in gördüğü kartlar Yugoslav faulü gerekçesiyle yapılmış ve son derece haklıydı ama 45. Dakika da Enver’in gördüğü de bir o kadar da haksızdı. Enver’in haksızlığı bununla da kalmadı. Kenardan “sakin ol” diyen İsmail hocaya yaptığı manasız hareketleri tüm basın tribünü gördü. Herşeyden önce bir büyüğümüze bu kadar sert olmamalıyız. Tamam, adrenalin var, istediklerini yapamama falan var ama sebebi ne olursa olsun yakışmadı.

İkinci yarıda ise ne yaptığı belli olmayan tüm hatları sorunlu bir Bursaspor karşıladı bizleri. Kaleci Canberk’in yıldızlaştığı bir bölüme daha şahit olduk. Ben bir takımın scout ekibinde görev alıyor olsam, yediği gol sayısına bakmadan Canberk’in tüm maçlarını izler, yediklerinin kurtardıklarından çok daha az oluşunu anlar ve menfi yönde kararımı yönetime iletirdim. Eee Canberk yıldızlaştı ise demek ki bir yerlerde sıkıntı var.

Her bir maçın değil, her bir atağın çok önemli hâle geldiği haftalar yaşıyoruz. Hiçbir bölgede yaratıcılığı olmayan, kornerlerin, serbest atışların hiç çalışılmadığı bir takım nasıl Bayern Münih’e benzetilebilir? Dünya kupasında da zayıf takımların nasıl başarılı maçlar oynayabildiğini gördük/göreceğiz. Zayıf olmak, güçlü isimlere sahip olmamak evet problem ama sahada yaratıcılık ve mücadele adına hiçbirşey göremediğinde insanın tribünleri terk edesi geliyor.

Ben pilottan seyretme imkânı bulduğum bu maçta, “düz oyunda” İsmail Ertekin hocanın çok başarılı olduğunu düşünüyor; ama yaratıcılık konusunda kendisine yardımcı olunması gerektiğini de anlıyorum.  İstatistik tutan, gelecek haftaki takımın maçlarını izlemiş, önemli oyuncuları rapor eden yardımcılarla bundan daha iyi bir Bursaspor izlettirebileceğini de anlıyorum. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan yardımcılar grubuyla Bayern Münih’in çağdaş mantalitesine sahip olsak yeterli bence.