Bu sihirli sözcükler daha sonrasında Ali Baba’yı bir hazineye götürdü. Belki de buradan bakılınca “susam” kelimesinin hikayede sihirli sözcük olarak kullanılmasına ve hazineye götüren yardımcı olarak kullanılmasına şaşırmamak gerek. Zira susam da tıpkı kapısını açtığı mağaradaki hazine kadar zengin. Kalsiyum açısından son derece zengin olan bu bitki magnezyum, potasyum mineralleri ve B vitamini açısından da oldukça zengin.

Susamın hazinesi elbette bunlarla sınırlı değil. Folik asit açısından oldukça zengin olan bu bitki lifli yapısıyla da hazinesinin değerine değer katıyor.

İnsanoğlunun kullandığı en eski tohumlardan biri olarak bilinen susamla ilgili ilk kayıt MÖ 3000’lere kadar gidiyor. İnsanlığın 5000 yılın üzerinde bir süredir kullandığı susamın ilk kullanılmaya başladığı yer tam bir muamma.

Uzak Doğu’da, susamın Çin’e kadar ne zaman uzandığı konusu kesin değil. Bazı kaynaklar Çinlilerin susam yağını fenerlerinde 5.000 yıl öncesinde kullanmaya başladığını söylerken diğer kaynaklar da susamın Çin’e ilk olarak yaklaşık 2.000 yıl önce girdiğini söylüyor. Her iki iddia da bulundukları yerden doğru olabilir. Susam; ilk olarak yağının kullanıldığı, daha sonraları besin değerlerinin zenginliğinin keşfedilip yiyecek olarak mutfaklara giren bir bitki olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla susam yağının susamdan önce insanoğlunun yaşamına girmiş olması daha mantıklı duruyor. Her ne kadar Uzak Doğu’daki tarihi biraz karmaşık olsa da, susam günümüzde Uzak Doğu mutfağının olmazsa olmazı haline gelmiştir.

Kesin belgelere dayandırılamasa da susamın aslen Hindistan kökenli olduğu da düşünülüyor. Birçok Hindu efsanesinde yer almış olmasından dolayı susamın kaynağının Hindistan olabileceği üzerinde duruluyor. Bu efsanelere göre, susam tohumu bir ölümsüzlük simgesi olarak görülüyordu.

Bizim de kahvaltılarımızın önemli aktörlerinden biri olan tahin & pekmezdeki tahinin ham maddesi ve tabii ki simitte olmazsa olmaz olan susamın, insanlık tarihindeki yerini içerdiği zengin hazinesiyle fazlasıyla hak ettiğini söylememiz yanlış olmaz. Geleneksel tedaviden aydınlatmaya, sindirim sisteminden dolaşım sistemine, içerdiği omega-6 yağ asitleri, antioksidanları sayesinde büyük bir zenginliği küçücük bir tohuma sığıyor.