Bursa’nın gastronomi alanında attığı adımlara şahitlik etmeye devam ediyoruz. Çünkü bu lezzetli ve çeşitli mutfağın çok sayıda ürünü var. Farklı ülkeler bunların taklitlerini üretmeye gayret etse de aslını yaşattıkları için de bir teşekkürü hak ediyorlar ayrıca…

Bursa’da atılan bu adımlara kayıtsız kalmayıp, ilham alarak bir hamle de kendisi yapan ilçemiz İnegöl oldu. Belediye Başkanı Alper Taban’ın öncülüğünde uzun soluklu araştırmalar neticesinde İnegöl’ün mutfağı da hepimizin karnından önce gözünü doyurdu.

Bizler ise bugün sembol olan köftesinden bahsedeceğiz. Ünü ilçenin sınırlarını aşan, en az mobilyası kadar marka olan İnegöl köftesi rakipleri arasında hiç de azımsanmayacak bir noktaya geldi. Elbette ki Türkiye’nin dört bir yanında farklı çeşitli köfteler de mevcut. Bunlar da kendi alanlarında son derece başarılı bir tanıtıma sahip. Ancak unutmayalım ki İnegöl köftesi popülerlik noktasında bir adım önde.

Şehrimize adım atanların Bursa kebabı kadar sorduğu ürün olan İnegöl köftesi özel bir tada sahip.  Kaynaklara göre İnegöl köftesinin, üretiminin 1930'larda yapılmaya başlandığı öne sürülüyor. İçerisinde baharat miktarı son derece az miktarda kullanılır.  Dönemin ustaları baharat tadının et tadını bastıracağı korkusuna kapılmaktadır. Dana ve kuzu eti, tuz, sodyum bikarbonat, Mercimek Otu ve soğan karışımından belirli oranlarda oluşur. Hazırlanan köfteler 2-3 saat buzdolabında saklanır ve pişirilmeye hazır hale getirilir.

İnegöl köfte Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenmiş ve coğrafi işaret almıştır. Biliyorsunuz günümüzde şehirler artık coğrafi işaretleriyle birlikte rekabete girmeye başladı. İnegöl köftesi de şehre adım atan turistler için önemli bir sembol hale gelmiştir. Elbette diğer lezzetleri ön plana çıkarma çabaları da tam gaz devam ediyor. Ancak birinci öncelik bu lezzete daha fazla sahip çıkmaktır. Kimi inovatif çalışmalar gelişir mi bilinmez ama özünü korumak İnegöl köftesinin kırmızı çizgisidir.