Düğünlerde, cenazelerde,  orduda, tahini, irmiği, dondurmalısı, fıstıklısı, zengini, fakiriyle herkesin hayatında ortak olan tek yiyecek ; Helva.

Arapçada “tatlı” anlamına gelen, genel olarak tatlıları ifade eden “hulviyyat” sözcüğünden türeyen helvanın tarihine baktığımızda bazı kaynaklar 12. yy Bizans’ına kadar gittiğini söylerken bazı kaynaklar ise MÖ 3000’e kadar dayandığı söyleniyor.

Bilinen ilk yazılı helva tarifi 13. yüzyılın başlarında yazılmış Arapça Kitab al-Tabikh– Yiyeceklerin Kitabı’nda olduğu kabul ediliyor. Bu kitapta yedi farklı helva türünden bahsediliyor.

Helva başlı başına bir yaşam döngüsünü simgeliyor.   İnsanın doğumundan başlayıp, öldükten sonra bile   yenmeye devam edilen tek gıda helvadır.

 Osmanlı gelenek ve göreneklerine göre neredeyse her önemli olay için helva yapılması gerekirdi. Keyfin, sevincin, bilimin, kültürün, şiirin, şarkının,  tanışmanın, kutlamanın, haremdeki doğumun, veliaht şehzadenin tahta geçişinin, savaşta zafer kazanmanın şerefine pişirilip tüketilen bir tatlıydı.

Genel kabul olarak helvanın Orta Asya’dan Akdeniz’e ve Doğu Asya’ya yayıldığını görebiliriz. Her kültürün gerek fıstık katarak gerek şekerini azaltarak, gerek daha yumuşak gerek daha sert yaparak kendi yorumunu ve damak tadını kattığı helvanın isimleri de bölgesine göre farklılık göstermiştir.

Mısırcada halawa, Yunancada halvas , İbranicede halvah,  Arapçada hilwa ya da halawi,  Hintçede halva olan tatlı Türkçeye de helva olarak geçmiştir.

Bu kadar  helvadan bahsetmişken Bursaspor’dan bahsetmeden bitirmek  olmaz elbette. Şampiyon takımı kim bu hale getirdiyse  bu yazıyı onlara armağan ediyorum. en kısa zamanda ‘’ KINA’’ ile ilgili yazımı da kendilerine ithaf edeceğimi bilsinler.