• Altay
  • Osayi Samuel-Osterwolde-Samet-Serdar Aziz
  • Mert Hakan-İrfan Can-İsmail Yüksek-Emre Mor-Zajc
  • Batshuayi

Bu futbolcular FB’nin yedekleri. Beğenmeyip gönderilecekler listesinde olanları da sayarsak Crespor’lar, Szalai’ler, Henrique’ler Arao’lar, Serdar Dursun vb leri de dahil etmeliyiz. Eğer FB ile aynı ligde forma terleteceğim bir başkan olsam, Fenerbahçe’nin bitmiş ve bitmesi muhtemel transferlerini görsem daha temkinli davranırım. Transferde fazla iştahlı olmam. Neden mi? Takım oluşturmada bir sinüs eğrisi var. Yani eğer büyük takımsanız üç-dört senede bir büyük transferlerle lige başlamanız muhtemel. FIFA ve UEFA kuralları da bunu dikte ediyor zaten. Türkiye’de oynanan futbolda sakatlık olmaz ise birkaç oyuncunun çıkıp tüm sezonu sürklase etmesi mümkün. Icardi ve onu besleyen birkaç kişi şampiyonluğa yetti. Diğer futbolcular armut mu topladı? Hayır. Fakat onlar ortalama oyunlarını sergileseler bile yetiyor işte. Ben sezon başında futbol kulüplerinin Transfermarkt Piyasa değerlerine bakıyorum ve yetiyor. Kimlerin kafaya oynayacağı kimlerin küme düşme mücadelesi vereceği belli oluyor. Tabi istatistikte hep hata payı vardır. “Yüzde yüz olasılıkla şu takım şampiyon olur” denemese de futbolda çok şeyler değişti. Artık kimlerin şampiyon olacağı belli olabiliyor. Küreselleşen, çok kazanan ya da doğal kaynak zengini ülkeler futbola el attı. Ben global futbolu, FB’yi, Suudi’leri ve nihayet Bursaspor’u bir yerde buluşturayım isterseniz.

Futbol transfer piyasası dört dilime ayrıldı. 200 milyon Euro üzeri futbolcular, 100-200 Milyon Euro arası futbolcular, 50-100 Milyon arası futbolcular ve 0-50 Milyon Euro arası futbolcular. Türkiye 0-50 Milyon Euro arası transfer yapabilir. Bizde bütçe bu kadar. Yani yıllık 5 Milyon Euro ise iki yıllık anlaştıysan 10 Milyon Euro + imza parası ya da kulübe bonservis bedeli ödemesi. 100 Milyon ve üzeri Euro’luk transferleri petrol bölgesi ülkeleri yapmak istiyor ama orada duygu, tutku ve aşk eksikliği var. Oğluma çekirdek çitleyerek dünya kupası maçlarını izleyen Katarlıları gösterdim, sonra da Youtube’a “İngiltere Gol sevinci” yazdım ve tesadüfen “Leeds United Efsane Gol Sevinci” başlıklı video çıktı. L. United-Norwich City maçında uzatmada gelen gol sevincini gösterdim ve sordum nerde oynamak istersin diye. Bana “Tabiiki İngiltere’de” dedi. Tabi henüz astronomik transfer bedellerini kafasında tam oturtamadığından acele karar vermiş olsa da futbol coşkusu herşeydir. Messi’nin ve birkaç deve dişi futbolcunun buraları “futbol tutkusu eksikliği” sebebiyle tercih etmemesi de gayet normal. Geriye kalan ligler 50-100 Milyonluk transferleri kolayca yapabilen takımlar. R. Madrid, Inter, M. City, M.United, Barcelona, B. Münich gibi takımlar. Sonrasında da Totenham, Napoli, B. Dortmund, Atletico Madrid gibi takımlar. 50 Milyon Euro bedel ve altı önemli bütün futbolcular da kapışılıyor. Livakoviç halen Dinamo Zagreb’te, Zaha kulüpsüz duruyor. Ryan Kent, Becao, Symanski, Mert Müldür vs vs. Bunlarla Fenerbahçe çok rahat şampiyon olur (yukarıda yazdığım istatistik hata payını aklımızda tutalım ama). İnsan ağlamaklı olmuyor mu? “13 sene önce FB’nin en büyük Rakibi Bursaspor’du”, “Hasan Ayaroğlu gitmeyeydi iyiydi”, “Kubilay sağlamcıydı, kalaydı iyi olurdu”, “Enver Cenk Şahin de gider mi?” bunlar Yıldırım’da esnaf lokantasında, Muradiye’de yaşı bizden büyük beyamcaların takıldığı kahvehanede, küçük sanayide lastik değiştirmekten elleri simsiyah olmuş çay molasındaki gençlerin, Orhaneli’nde ilçe meydanında müşteri bekleyen esnafların ve nihayet Teksas’lı gençlerin takıldığı Kültürpark’taki lokalde konuşulan konular. Zenginlerin nabzında Bursaspor atmıyor artık. Onlar kapitalist futbolu konuşuyorlar. Yönetimimiz ise bankamatik kiralamaları ve oto-yıkama yağlama işleri gibi esnaflık işlerle seneyi döndürmenin peşinde. Duygu, tutku ve coşkulu taraftar olmadan futbol olmaz deyip bir bond çantaya flaş bellekler içinde şampiyonluk görüntülerini koyup fotoğraflarla destekleseydik ve Cumhurbaşkanımızın 200 kişilik DEİK ordusuna bir şekilde kendimizi kabul ettirseydik ve Arap yatırımcılara “al Bursaspor’u ver coşkuyu” deseydik fena mı olurdu?