Siyasal iletişim sınır tanımaz. Zaman zaman hataların yapıldığı da olmuştur. Müthiş iletişim başarılarıyla da karşılaşabilirsiniz. Bana göre günlük hayatımız siyasi hayatımız olacak artık. Seçim sürecine girildi girilecek. Kimin siyasi iletişimi iyi ise sandıkta fark yaratacak. İletişim anlamında ana muhalefet partisinin karşısında sadece Türkiye’nin değil, belki de dünyanın sayılı liderleri arasına girebilecek bir lider bulunuyor. Depremzedelerden helallik isteyen sayın Erdoğan’ın gündem oluşturması, buna karşılık, bu tutumu kıyasıya eleştiren muhalefet partisinin çalışanlarının, koşulları kimin lehine etkilemiş olabileceği bence çok tartışmalı. Onca danışman, bilim adamı, siyaset bilimcinin bulunduğu parti meclislerinde basit iletişim hataları yapılmamalı bence.

Peki ne var bunda? Helallik istenemez mi? Yanıt şu: Burası demokratik bir hukuk devleti burada helallik istenmez. Suçlular cezalandırılır.

Seçim sürecinde her hal ya da hareket belirli bir kutba fayda sağlayacak ve bu doğrudan sandığı etkileyecektir. 28 Şubat ta çadır kampta sayın Erdoğan’ın konuşmasında, Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen fotoğraf ve mesajlar tarihe geçecek nitelikteydi. İzleyenler pek çok fotoğrafta bulamayacağı, devletin varlığını ve gücünü tüm hücrelerine kadar hissetti.

Girişte bahsettiğim siyasal iletişimin önemine bir hatırlamayla dönelim. Çok değil, daha iki sene önce sayın Kılıçdaroğlu “toplumla helalleşmemiz gerek” diyerek bir tür gönüllere su serpme hareketi yapmıştı. İlgili haberi izlemek isteyenler linke tıklayabilir: https://www.youtube.com/watch?v=NYxAnbLfXLI

Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmasında “Ben ömrümde, ülkemizde nefreti ve sevgiyi gördüm. Artık sevgi kazansın istiyorum. Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var. Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım” ifadelerini kullanmış ve “helalleşme yolculuğuna” çıkacağını duyurmuştu. Onun helalleşme odağı ile sayın Erdoğan’ın helalleşme odağı başka olsa da biri insan davranışlarının sonucuna bağlı diğeri bir doğal felaketin sonucuna bağlı idi. Her iki helalleşmede masumiyet aramak yanlış tabiki ama Kemal başkanın ya da partililerin iki sene önceki helalleşme hareketini unutmuş olmaları zayıf ve unutkan siyasal iletişimle seçimin nasıl kazanılabileceği sorularını gündeme getiriyor.

Geçmişte sayın Süleyman Demirel’in “Dün dündür bugün bugündür” ifadesine takılmazsanız ya da “Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz” sözüne takılmazsanız, günümüz iletişim çağında siyasetçi ya da partililerin geçmişteki davranışlarının ve konuşmalarının dijital dosyalarda mıh gibi saklı durduğunu hatırlatmak ve siyasi konuşma metinleri hazırlanırken çok daha dikkatli olmaları gerektiğini söylemekte bir sakınca görmüyorum.