İnsan hayatının değeri için çoğunlukla ‘dünyalara değişilmez, parasal olarak ölçülemez ya da paha biçilemez’ kanısı her zaman kabul görür. Yalnız, insana hemen hemen sıfır değer biçenlerimiz de yok değil midir? Örneğin ‘beş para etmez’ dediğimiz anda ve bunca silahlanma ortamında insana ‘negatif’ değer biçildiği de gözlemlenir. Bu kadar değer değişkenliğine sahip insan hayatına fiyat biçmek rahatsız edici bir durum olsa da ekonomistler için hele kaynak ekonomistleri için insan, çok önemli bir değer parametresidir. Dört üretim faktörü içerisinden (doğa emek sermaye girişimci) ikisi insan ile ilgilidir. Dolayısıyla bu bir değer demektir.

Bu değeri belirlemek için yüzlerce ekonomist, kalkınma ya da büyüme ile ilgili kuruluşlar bu girişimlerde bulunuyor / bulunmaktadır. Yaklaşımları da çok çeşitli. Bir insanın doğumundan itibaren yapılan / yapılmakta olan harcamalar ve yatırımlar bir çıkış noktası olabiliyor. Anne karnından ölümüne kadar süre içindeki kamusal hizmetlerin toplamı ve kişinin üretim gücüne aklen ve fiziken katkısı belirlenip bir değer ortaya çıkarılıyor. ‘Aşırı saçma’ diyorsanız, şunu sorayım size. Otomobil sahibisiniz ve kasko poliçesinde yüzde 100 kusurlu olmanız durumunda ve can kaybına sebebiyet vermeniz durumunda sigorta şirketiniz sizin adınıza vefat eden kişinin 1. derece akrabasına ne kadar ödeme yapmalı? Diyelim ki 10 Milyon TL yapmalı dediniz. Bunun için normal şartlar altında 5 bin TL olacak poliçeniz 100 bin TL’ye yükseldi. Ödemeyi kabul ederseniz hemen poliçenizi hazırlayalım. 100 bin TL lik poliçe için çoğu kişi bunu ödemeye gücüm yok diyecektir ancak şehirlerarası trafik hız limitinin de 40 km/saat te tutulmasına rıza göstermeyecektir.

ABD, Afganistan’da ölen ailelere 500 bin USD tazminat ödedi. Hollanda’da yapılan bir çalışmada 400 bin EURO değeri belirlendi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), kişi başına düşen Mili Gelir’in üç katı kadar bir değeri yıllık insan değeri olarak belirledi. Ancak bu da düşük Milli Gelirli ülkelerde insan hayatının değerinin de düşük hesaplanması sorununu gündeme getirebilir mi? Satınalma gücü paritesine göre bir başka değere ihtiyaç var sanırım.

Peki ne işe yarar insanın parasal değerini belirliyor olmak? İlk olarak proje riskinin sınırlarını belirler. Ne kadar risk almanız gerektiğini gösterir. Daha sonra, olası hasar maliyetlerinin tam olarak ne olduğunun belirlenmesini sağlar. İnsanları olası hasardan kurtarmak için gerekli bütçenin ne olması gerektiğini anlatır. İnşaat maliyet hesabı yapılırken bu değerleri göze alırsanız inşaat yapmaktan kaçınır ve bu alanı kârsız bir alan olarak görürsünüz. Bu işi erbabına, büyük yatırımlar yapacak kişilere bırakırsınız. Japonya’da durum böyleymiş. İnşaat işinin risk iştahı çok düşük zira inşaat maliyetleri yukarıda bahsedilen değerleri tam olarak hesaba katarsanız anormal yüksek. Düşünsenize, Türkiye’de 10 bin USD Milli gelir var. DSÖ hesabıyla bu yıllık 30 bin dolar demek. Bunu ortalama yaşam ömrü 75 ile çarparsanız ve bir ailede dört kişi olduğunu bir apartmanda 20 hane olduğunu düşünürseniz 180 milyon USD’lik bir teminatı hazır halde bekletmeniz gerekir. Bu sizi neye iter? Yatay mimariye. Devleti nereye iter? Şehir ve bölge planlamanın önemine ve çıkarılacak kanunların 50 senedir atılmış/atılmakta olan imzaların önemini çok daha iyi anlamaya.

İstatistik insan değeri pek çok problemi çözmek için ortaya çıkmış bir kavram. Hülasa, insanın hayalleri, umutları, gelecek beklentileri, göremediği mürüvvetleri, kaybolan şetaretleri, bunun gibi daha pek çok şey, ekonomistlerin hesaplayamadıkları ve asla hesaplanamayacak değerler. Bunları hesaba katarsanız, içerisinde insan olan her projede her aktivitede sonsuz hassasiyet göstermeniz gerekecektir. 

Ekonomist ya da bilim adamı olarak değil de ‘sıradan bir vatandaş’ olarak görüşüm şudur: Her müteahhit ve inşaatı denetleyen kişi ya da birinci dereceden akrabaları, ürettiği konutlarda 5 er sene dönüşümlü olarak fiilen yaşamalıdır. Pratik olarak mümkün olmadığını biliyorum, ancak içimden gelen duygu bu.