Japonya’yı konuşuyoruz fakat Japonya’daki erdemleri konuşmuyoruz. Sosyal medyada Japonya’daki bir şemsiye durağı gözüme çarptı. Fotoğrafta yüzlerce şemsiye vardı gerektiğinde kullanılmak üzere. Kullanıp, eski yerine bırakıyorsun.  Kötü inşaat yaptığı gerekçesiyle kendini affedemeyen ve intihar eden Japon mühendisin doruğa çıkmış erdemini (bu kadarı da fazla maalesef) aklımıza getirmiyoruz. Evinin üzerine muhtelif yıllarda iki kat çıkmış ve 6 Şubat’a kadar oğullarıyla gelinleriyle ferah ferah oturan torun seven, ama 6 Şubat’tan itibaren karalar bağlayan beyamcanın erdemsizliğini düşünmüyoruz. Trafik lambalarında kırmızı ışıkta sürücü kursu eğitmeninin göz göre göre kırmızı ışıkta geçirdiği öğrencinin aldığı eğitimin erdemini sorgulamıyoruz. Enflasyon rakamları, asgari ücret rakamları açıklanır açıklanmaz raflardaki fiyatları değiştirme telaşına giren esnafın yüksek erdemini konuşmuyoruz. Makale başına 15 bin TL ödeyip dopingli bir şekilde Doçent Profesör olmuş bilim insanlarının yüksek erdeminden! öneminden bahsediyoruz. Hak etmediği halde yağmacı araştırma makaleleriyle başkalarının kadrolarını işgal eden bilim insanlarının erdemini, bilime güvenmeliyiz diye feryat ederek arıyoruz. Trafik cezasını büroda sildiren, vergisini parası olduğu halde! ödemeyen, eşine dostuna borçlu kalmayı alışkanlık haline getirenlerin erdeminden bahsetmiyoruz. Çiftlik kapısında üreticinin kavununa sıkı sıkıya pazarlık yaparak tane başı 1-2 TL verip üstüne “bak bi daha senden almam haaa!” diyen simsarın erdeminden, bu simsarın kavunu restoran sahibine 10-15 TL’den satması erdemiyle restoran sahibinin dilimini 50 TL olarak adisyonlamasını ticari zekâ olarak kurguluyoruz da onların erdemsizliğinden bahsetmiyoruz.

Yazmaktan elimin yorulduğu erdemsizliklerin gelenek olduğu ülkede politikacıdan erdem bekliyoruz. İstediğin politikayı üret, istediğin bilim ile üret, insanın kafasında ürettiği erdemsizlik hikayelerinin sayısı azalmadıkça ya da erdemsizler yadırganmadıkça ne fiili depremleri ne toplumsal yok oluş depremlerini azaltabiliriz. İnsanlığı bilim kurtarır ama erdem olmadan bilimin topluma bir faydası olmaz.

Bilim, 416 sayfalık deprem yönetmeliğini dikte etti. Erdem, bu kitaba uymayı. Erdem yoksa bu 416 sayfa, kütüphanede duran sıradan bir metindir. 

Her büyük olay, distopik felaketler toplumu değiştirir. Toplumumuzun bilinçaltı dünyasının iyi erdemlerle dolu olarak değiştiğini ümit ediyorum. Ya da ümit etmek istiyorum.