Büyüklerimizden dinlediğimiz, yaşatmaya çalıştığımız ama adabıyla yaşayamadığımız ‘ramazan’. İftar sofraları bir araya gelmenin en tatlı bahanesiydi, ta ki komşuluk ölmeyene kadar.

11 Ayın Sultanı’nın bizlere öğretileri çok büyüktü. Ders gibidir ramazan… Sabırdır, imtihandır... Aslında bir ibadettir ama birçok çıkarımı da içinde barındırır…

Komşuluk dedik ya mesela… Aç kalmaktan korkmayacak çocuklardık biz… Ailemiz bir yere gitse hepimizi komşu evine alırdı. Cep telefonu veya farklı türevleri yoktu… İletişime geçilebilecek çok sağlıklı bir ortam yoktu ama kimsenin de kimseden şüphesi yoktu.

Komşu anneler karnımızı doyururdu açsak… Ya da susadıysak adres belliydi. Yüz yüze iletişimi hiç koparmıyorduk. Mimik ve jestlerimiz birbirimize etki ettiği için yanlış anlaşılmıyorduk. Ve hatta eğer biriyle derdimiz varsa yüz yüze konuşarak halledebiliyorduk. Sokaklarımız güvenilir, yaramazlık da yapsak kredimiz sonsuzdu. Mahallemizin şekeri yüksek amcalarının yanından geçmek ise cesaret isterdi… Kan şekeri dengesizliği anaforundan etkilenmek istemeyenler kenara köşeye çekilirdi.

Ramazan hep bereketti. Paylaşmak ana misyondu. Yokluğu da varlığı da paylaşabiliyorduk mesela… Bu sayede ramazan iple çekilen bir ay haline geldi.

Müslümanlarca sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olarak kabul edilen, büyük bir coşku ve heyecanla karşılanan ramazan ayının başlıca özelliklerinden biri, Kur'an'ın bu ayda indirilmeye başlanmış olup ayet ve hadislerde bin aydan daha hayırlı olduğunun bildirilmesidir.

Her günümüz hayırlara çıksın, her günümüz ramazan bereketi içerisinde geçsin. Bu anlamlı günde biraz daha insanları anlamaya çalışalım, kalp kırmamaya özen gösterelim…

11 Ayın Sultanı’nın bereketi üzerimize olsun!