Afetler bizim yaşantımızda karşımıza ne zaman nerede ve nasıl çakacağı belli olmayan olaylardır. Genel olarak afetlere baktığımızda son 20 yıldır hem dünyada hem de ülkemizde hızlı bir şekilde artmaya başladı. İklim değişikliği ve küresel ısınmayla birlikte meteorolojik afetler son 3 yıldır ülkemizi de derinden etkilemektedir. 

Aşırı sıcaklar orman yangınlarına sebep olmakta, binlerce hektar orman alanları yanıp kül olmaktadır. Ormanlarda yaşayan canlılarda bu yangınlardan nasibini almakta ve doğal çevre dengesi bozulmaktadır.

Bir başka afet türü, seller de birçok yerleşim yerlerini yok etmekte, can kayıpları oluşmakta ve ekili tarım arazileri zarar görmekte ve alt yapı ve yollar hasara uğramaktadır.

Görülen üçüncü bir afet türü depremdir. Ülkemiz üç ana deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır.

Jeolojik olarak en aktif deprem kuşağı üzerinde yer alan Türkiye'de Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Doğu Anadolu Hattı ve Batı Anadolu fay hattı olmak üzere toplamda 3 büyük fay hattı bulunuyor. 

Ekran Resmi 2023-07-31 16.31.42

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6'lık depremler 11 ili birden etkiledi. Depremin etkisiyle şehirler adeta enkaz yığınına dönüşürken bu denli büyük bir felakete yol açan fay hattı kırılmasının nerelerden geçtiği gibi konular gündeme geldi. Uzmanlar, özellikle Kuzey Anadolu fay zonununa dikkat çekiyorlar.

İstanbul depremi veya Bursa depremi, ne zaman olacak tahmini hasar ne kadar olacak ne kadar bina yıkılacak ve ölü sayısı ne olacak gibi sorular kamuoyunda sorulmaya başlandı.

 Her üç hat üzerinde bulunan iller acaba bu deprem afetine karşı hazırlıklımı şimdiye kadar neler yapıldı?

 İllerimiz acaba depreme karşı risk analizi yaptılar mı?

Bunların hepsi merak konusu, hayatı Allah’a emanet bir şekilde yaşıyoruz, afetlere karşı herhangi bir önlem almadan hayatı yaşamaya çalışıyoruz.

Yoksa deprem olduktan ondan sonra en kaz altında kalan yaralıları müdahale ederek kurtaralım mantığıyla hareket edersek daha çok canlarımız yanar.

Peki, olması gereken ne? Risk odaklı afet yönetim anlayışı, Bir türlü risk odaklı yönetim sistemine geçemedik. Hep söylüyorum afetler zor bir süreçtir, karmaşık bir yapıdır,

Daha önceleri de birçok kez bu köşe de yazdım  

Bursa’da en tehlikeli afet türleri;

-       Birinci öncelik, Deprem,

-       İkinci olarak, Taşkın ve seller,

-       Üçüncü olarak, Heyelanlar,

-       Dördüncü olarak, Orman Yangınları,

-       Beşinci olarak, Endüstriyel yangınlar,

Bu saymış olduğumuz tehlikeli afet türlerinin önlenmesine yönelik, Risk anlayışlı bir safhaya henüz geçemedik planlama çalışmaları ve müdahale yöntemleri yapılan planlarda mutlaka vardır. Ancak artık eyleme geçme zamanı gelmedi mi?

Türkiye’de her 10 yılda bir 7 ve üzeri deprem olmaktadır, hala neyi bekliyoruz ibret almayacak mıyız?

İnsanoğlu unutkandır, her şeyi çok çabuk unutuyoruz daha dün gibi hatırlıyoruz, bu ülke, 6 Şubat 2023 depremini yaşadı 50.000 üzerinde insanımız yaşamını yitirdi. Etkili, yetkili herkese, bizden hatırlatması.

Gerçi belediyelerimiz kentsel dönüşüm hamlelerine başladılar, başta Bursa Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere, Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer ilçe Belediyelerimizle birlikte diğer ilçe belediyelerinde de kentsel dönüşüm çalışmaları yapılıyor

Ancak yapılan bu çalışmalar öyle kolay olmuyor. Burada vatandaşlarımızın elini değil gövdesini, taşın altına koyması lazım,  çünkü depremin ne zaman, nerede olacağı belli değil, iş işten geçmeden, elimizi çabuk tutmamız lazım çünkü gittikçe zaman daralıyor

Afetlerin yoğun yaşandığı Japonya’ya ve afetlere karşı daha dirençli diğer ülkelere baktığımızda hepsinin ortak paydasında uluslararası düzeyde kabul edilen ve kriz yönetiminden vazgeçen, risklerin azaltılmasını hedefleyen politikalara yöneldiğini görmekteyiz.

Türkiye’de afet yönetimi artık kabuk değiştirmelidir. “insanlarımızı enkaz altından nasıl kurtarırız” mantığıyla yapılan çalışmaların yerine, “insanlarımız enkaz altında kalmasın” mantığıyla yapılacak olan çalışmalara öncelik vermemiz gereklidir. 

Bu nedenle diyoruz ki artık afetlerin olup olmayacağını tartışmaktan vazgeçmeliyiz, bu güne kadar yapılan çalışmaları bir milat olarak kabul edip, bundan sonra artık afetlere ve afet yönetimine bir bütün olarak bakıp hazırlığa daha fazla önem vermeliyiz.

 Mevlana diyor ki ‘Dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek lazım’ Evet Afetler açısından da artık bugün yeni şeyler söylemek lazım.