“Böyle bir davranışı senden beklemezdim. Yanlış yapıyorsun, yaptıklarını sana yakıştıramıyorum” dedi. Kendisine yanlış olanın ne olduğu sorulduğunda, “Bizim senin için yaptığınızı biliyorsun. Yanlış tarafta duruyorsun” diye devam etti.

Çocuklarına nasihat eden şefkatli bir baba edasıyla konuşuyor. En iyisini kendinin bildiğini düşünüyor, yeterli eğitime sahip olmasa da. Kendi istek ve arzularına uygun davrandığı sürece bir sıkıntı yok. Yaşı kendisinden büyük olsa da, istediği gibi davranmadığında, sadakatsiz nankör damgasını vurması içten bile değil.

Ders vermeye utanması gerekirken, nasihatte bulunan arkadaş sanıyorum konu hakkında yeterli bilgiye sahip değildi. Yola ne zaman çıkıldığı, yolda nelerle karşılaşıldığı, hangi engellerin aşıldığı konusunda herhangi bir fikri yoktu. Her ne kadar sofrada yüz bulsa da tarlada ve harmanda hiç bir izi yoktu.

“Enerjiyi boşa harcıyoruz, birbirimizle uğraşmak için harcadığımız enerjiyi, vatandaşa ulaşmak için harcasak, çok daha yukarılarda oluruz” diyor bir başkası. 

Şu çok iyi bilinmelidir ki, bir sosyal topluluktaki reaksiyon şiddeti oradaki bazı şeylerin yanlış olduğunu gösterir. Reaksiyonlar da düşünen, sorgulayan insanların çokluğunu gösterir. Gerekli tedbirler alınmakla birlikte rekabet ortamı bir tehdit olarak görülmemelidir.

Bir yerde sorgulayan insanların çokluğu, orada işi sahiplenenlerin fazla olduğunu gösterir. Enerjisini gelişme adına kullanmak isteyenlerin çokluğunu gösterir.

Bir yerde bir tepki varsa, orada mutlaka yanlış yapılan, doğru gitmeyen bir şeylerin olduğu düşünülmelidir. Tepkilere karşıtlık penceresinden bakmak doğru olmaz. Geri bildirim olarak görülmeli, iyileştirme için gerekli tedbirler alınmalıdır. Eleştiriler enerjiyi boşa harcamak olarak görülmemeli, yanlışların düzeltilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmeli.

Ancak siyasetin en kötü hastalığı, bir konuma gelenlerin kendilerini vazgeçilmez sanmalarıdır. Takım kurmak yerine taraftar toplamaya yatkındır. Sözlerini dinlemeyeceklerini düşündüklerini kolaylıkla sistemin dışına atama eğilimindedirler. Bir şekilde söz sahibi olan yöneticilerin kendilerinden daha yetenekli, liyakat sahibi insanları sistemin dışına iterek, biat edenleri belli noktalara getirmelerine kimse kayıtsız kalamaz. Buna gösterilen tepkiye de kimse enerji boşa harcanıyor dememelidir.

Bir de, “yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişme” diyenler var. Biz hiçbir zaman yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmedik, değişmeyeceğiz. Yolda her zaman aramıza katılanlar oldu, olacak da. Yolda insanları aramıza almadan asıl hedefe yürümek mümkün mü? Biz yola çıktıklarımızı da, yolda bulduklarımızı da olması gereken yere, layık olduğu yere koyacağız!

Kimin üzerine ne tür gömlek giydiği, üzerinde nasıl bir gömlek olduğunun da hiçbir önemi yok. Biz gömleğin rengi, deseni veya modeline takılmıyoruz. Bizim için önemli olan gömleğin biçimi değil, içindeki insan! İçindekinin İYİ olması, gömleğin istediğimiz gibi olmasından her zaman çok daha önemlidir.

Yaptığınız işte önemli bir başarıya imza atmak, yol kat etmek istiyorsanız öncelikle eski alışkanlıklarınızı bir kenara bırakmalısınız. Eski bakış açınızla, geçmişin düşünce tarzıyla geleceği inşa edemeyeceğinizi, yeni bir bakış açısı geliştirilmesi gerektiğini bilmelisiniz.

İnsanlar yaratıcılıklarını kendi amaç ve hayalleri için kullanırlar. Ne yazık ki bu enerjinin büyük kısmından kurumları yararlanamaz. Kıymet bilmeyen bu davranış, insan yeteneğinin kaybına yol açar. Bundan kurumları ve ülke hiçbir şekilde yararlanamaz.

 İnsanlar değerli amaçlarının gerçekleştirilmesinde katkıda bulunmak isterler. Bireysel yeteneklerinin fark edilmesini, değerlerinin bilinmesini isterler. Başarılı bir takımın parçası olmayı, içlerindeki en iyinin açığa çıkarılmasını isterler. Emeklerine değer verildiği gibi, fikirlerine de değer verilmesini arzu ederler. Yapılan araştırmalar, insanların keyfi değil ilkeler doğrultusunda yönlendirilmek istediklerini göstermektedir.  Kurumların yöneticilerin anlık duygusal durumları yerine kurallarla yönetilmesini istediklerini ortaya koymuştur.

Bildiğini söyleyenler yerine bilenlerle, olduğunu söyleyenlerin yerine olanlarla yürüyeceksin! Biliyorum demekle bilinmiyor, oldum demekle de olunmuyor. İyi insan olmakla işi iyi bilmek arasındaki ayrıma dikkat edilmesi gerekir diye düşünüyorum.