İstiklalini sağlayamayan milletler istikbalini düşünemezler!

Türk milleti kültürel kodlarından uzaklaştığında sadece istiklalini değil kendini yani kimliğini de kaybeder. En büyük tehlike budur.

Kendi olmaktan uzaklaşan, kendi değerlerine yabancılaşan, geliştiğini sanırken başkalaşıma uğrayan bir nesil geleceğimiz, bekamız için en büyük tehdittir.

Değerler bir toplumun kimliğidir. Bizi biz yapan değerler; dil, din ve tarih birliğidir. Bu değerlerimize ne kadar sahip çıkar, değerlerimizi genç kuşaklara ne kadar iyi öğretirsek yarınlarımız o kadar güvende olur.

Bulunduğumuz makamlar babalarımızın mirası değil, çocuklarımızın, torunlarımızın emanetidir.  Emanet makamlar keyfi kullanılamaz, zamanı geldiğinde de ehline devredilebilmelidir.

Hiçbir yönetici kendini oraya getirenlerden aldığı güç ve yetkiyi, kendini oraya getirenlerin emeklerini yok sayarak onları harcamak için kullanamaz, kullanmamalıdır.

Kendini oraya getirenlerden aldığı gücü ve yetkiyi kendini oraya getiren değerler için kullanmalıdır.

Bulunduğumuz makamları babamızdan kalan miras gibi sahiplendik. Bizi oraya getirenlerin emeklerini yok saydık, görmezden geldik. Bütün kerameti kendimizden sandık, değerimize arkamızı döndük.

Kimliğimizi oluşturan yolda istikbale doğru yürürken hedefe bakmayı unuttuk, kimin nerde nasıl yürüdüğüne baktık; ya yoldan çıktık ya yoldan kaldık. Önemli olan bizi bir araya getiren temel gerekçelerle aynı yolda, aynı hedefe yürüyor olmamızdı. İşte bunu yaptığımız oranda biz olacağımızı unuttuk!

Galip Erdem, "Bizler davayı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık. Yola koyulduk. Bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık. Zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu. Ama küçük (!) bir noksanımız olduğunu fark ettik. Davayı dağın eteklerinde unutmuştuk! Meğer biz davayı değil, kendimizi zirveye çıkartmışız..." demişti.

Bir dava uğruna yüzde yüzün hayır duasını alma niyetiyle yola düşmüştük. Liyakat sahibi her insana yanımızda yer açacak, birlikte davayı zirveye çıkaracaktık! Yola çıkış sebebimizden uzaklaştık. Yoksa bizler de davayı dağın eteğinde mi unuttuk?!

Davamız neydi? Davamız bizi bir araya getiren gerekçelerimiz değil miydi? Gerekçelerimiz mi ortadan kalktı, yoksa biz, “biz” olamadık mı? Şimdi en temel soru “niçin biz olmalıyız?” Hadi hep birlikte cevap verelim:

·                   Bizi biz yapan kültür kodlarımızdan uzaklaşmamak için biz olmalıyız.

·                   Bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşmamak, onlara sahip çıkmak için biz olmalıyız.

·                   İşi, emaneti ehline vermek için biz olmalıyız.

·                   Yola çıkma gerekçelerimiz ortadan kalkmadığına göre hedefe daha emin adımlarla yürümek için biz olmalıyız.

·                    Bazı konularda haklı olsak da, kadre uğradığımızı düşünüyor olsak da, büyük resme bakarak kırgınlıklarımızı bir kenara bırakmak için biz olmalıyız.

·                   Milli kimliğimizi koruyabilmek için biz olmalıyız.

·                   Geçmişten gelen alın terimizi, emeğimizi bugün egemen güçlere sömürtmemek için biz olmalıyız.

·                   İdeallerimize ulaşmak için biz olmalıyız. 

·                   Çağın gereklerine uygun eğitim sistemine ve bilgi birikimine ulaşabilmek için biz olmalıyız.

·                   Çağdaş uygarlıklar seviyesine ulaşmak için biz olmalıyız.

·                   Beyin göçünü durdurmak ve tersin çevirmek için biz olmalıyız.

·                   Emperyalizmin ve onun yerli uşaklarının tuzaklarını bozmak, siyasi ve ekonomik kuşatma zincirlerini kırmak için biz olmalıyız.

·                   Ülkemizin birliğine kast eden ayrık otlarını kökünden söküp atmak için biz olmalıyız.

·                   Karşılaşmalarımızda birbirimize korkuyla, kuşkuyla bakmak yerine tebessüm edip, selam vermek ve hatır sorabilmek için biz olmalıyız.

·                   Ahir ömründe rahat yüzü görmek isteyen emeklilerimizi ser sersefil durumdan kurtarmak için biz olmalıyız.

·                   Devlet kurumlarının bütün vatandaşlara eşit mesafede olması için biz olmalıyız.

·                   Eğitimde fırsat eşitliği için biz olmalıyız.

·                   Çocuklarımızın okula aç gitmemesi için biz olmalıyız.

·                   Çalışanların emeğinin sömürülmemesi, herkesin milli gelirden adil pay alması için biz olmalıyız.

·                   Yargı bağımsızlığı için, adalet olan güven duygusunun yeniden tesis edilmesi için biz olmalıyız.

·                   Hastanelerde kuyrukların bitmesi, tahlillerin zamanında yapılması ve tedaviye erişimin kolaylaşması için biz olmalıyız.

·                   Demokrasinin bütün kurumları ve kurallarıyla sağlıklı çalışması, denetimin şeffaf olması için biz olmalıyız.

·                   Üniversitelerimizin özgür olması için biz olmalıyız.

·                   Eğitimin milli olması, başka kurumların etkisinden kurtulması için biz olmalıyız.

·                   Kalmak için, bir arada olmak için, her türlü direnci ve çabayı sarf ettiği halde, gitmekten başka çare bırakılmayanların yeniden aramıza dönmesi için biz olmalıyız.

·                   Yüzde yüzün hayır duasını almak için biz olmalıyız!

·                   Şahısları değil, bizleri bir araya getiren davamızı zirvelere çıkarmak için biz olmalıyız.

·                   Devleti ebedi müddet için biz olmalıyız…

Biz olduğumuzda bizim bir beka sorunumuz olmayacaktır.  “Sakın hakkım var deme. Hak yok vazife vardır. Sen, ben, o yok, biz varız!” (Ziya Gökalp) 

Bazen kimin söylediği, bazen ne söylendiği, bazen her ikisi de önemlidir.

“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

 Ne mutlu Türküm diyene.”