Okulların açılmasına çok az kaldı. Önümüzdeki pazartesi birinci sınıflar, bir sonraki pazartesi günü de bütün sınıflar ders başı yapıyor. Sıkıntılar geçen yıllardan daha fazla. Yetkililer ise alışılagelmiş açıklamalar dışında yeni bir şey söylemiyor.

Veliler açısından en büyük sıkıntı, yüksek enflasyonla temel tüketim mallarının fiyatlarındaki rekor artışlar, derinleşen yoksullukla birlikte eğitim giderlerini karşılayamamak. Akaryakıt, kırtasiye, kıyafet ve diğer giderlerde yüzde 300’e varan fiyat artışları bütün gerçeği gün yüzüne çıkarıyor.

Velileri zorlayan bir başka konu okul kayıtları sırasında istenen uçuk bağış miktarları. Çocuğunu Anadolu Lisesi’ne kayıt yaptırmaya giden bir veli, “900 TL bağış, 450 TL pul parası ve 5 top A 4 kağıdı istediler” diyor. İletişim teknolojilerinin zirveye çıktığı bu devirde pul parası da neyin nesi? Bazı okul müdürleri, okulun hizmetli, güvenlik ve kırtasiye giderlerini karşılamak için umudu bölge dışı kayıtlara bağlamış. Bölge dışı kayıtlarda yüksek bağışlar isteniyor. Bölge dışı okul kayıtlarında 30 bin liraya kadar bağış taleplerini duyuyoruz.

Öte yandan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Kesinlikle okula kayıtlarda bağış alınmayacak" diyor. Yıllardır ülkenin kronik sorunu olan “Okul kayıtlarındaki bağış!” sıkıntısını ortadan kaldıracaklarını ifade ederek, "Tüm kamuoyuna deklare ettik, tüm illerimizde il müdürlerimizi alarm durumuna getirdik. Kesinlikle okula kayıtlarda bağış alınmayacak. Bir veli isterse okulun güçlenmesi için okul aile birliğine bağış yapabilir ama kayıtla kesinlikle ilişkilendirilmeyecek. Allah'a şükür bu süreç de çok başarılı bir şekilde devam ediyor" diyor. 65 okul müdürü hakkında da soruşturma açtıklarını söylüyor. Velilerin yaşadıkları hiç de öyle demiyor.

Ne var ki bu açıklamalar yaşananlarla çelişiyor. Okulların ihtiyaçlarını karşılamayan, yeterli ödenek ayırmayan Milli Eğitim Bakanı, “Okullarda kesinlikle kayıtlarda bağış alınmayacak!” dese de velilerden alınan paralara göz yumuluyor.

Bir başka sıkıntı taşımalı eğitim. İlkokul birinci sınıfa yeni başlayan çocuğun taşımalı sistemle köy ya da mahalleden uzağa giderek başka okullarda eğitim görmesi doğru mu?

Velilerin canını yakan bir başka ve en önemli konu da keyfi kıyafet değişiklikleri. Bazı okul müdürlerinin Genelge ve Yönetmenlikleri hiçe sayarak keyfi kıyafet değiştirmeleri. Geçtiğimiz cuma günü bir ortaokulun kıyafet değişikliği yaptığı duyumu aldım ve yerine görmek için okula gittim. Kayıtlar başlamış, okul açılmasına bir hafta kalmış. Örnek kıyafet yok. Okul müdürüne sordum. “… Firmada görebilirsiniz” dedi. Beni anlaştıkları firmaya yönlendirdi. Çoğu okul müdürü kural tanımaz şekilde bir firma ile anlaşıyor. Kıyafet okulun açılmasına çok az bir süre kala ortaya çıkıyor. Sonuç olarak öğrenciler bir firmanın insafına bırakılıyor. Ne acıdır ki bu uygulamalar öğrenci açısından yüksek maliyetlere sebep oluyor.

Ülkenin devlet aklı yerine ideolojik akılla yönetiliyor olmasının etkileri okullarda daha net hissediliyor. Okul yöneticileri öğretmene devlet memuru değil de kendi iş yerinde çalışan elaman gibi davranıyor. Yandaş sendikaya üye olması konusunda baskı yaparak sindirmeye çalışıyor. Sınıfların paylaşımı ve ders planlarının yapılışı sırasında yandaş öğretmenlere ayrıcalıklı davranılıyor. Liyakatsiz yöneticilerin tarafgir yaklaşımları diğer öğretmenleri kırıyor, küstürüyor.

Yeteneksiz insanların sırf sadakatinden dolayı yetenekli insanların önüne geçmesi, yöneticilerin otoriter davranması sonucunda öğretmende motivasyon, eğitimde kalite düşüyor.