“Bayrağımın altında yaşamak için 1968’de her şeyimi bırakıp geldim. Namusuyla 40 yıl çalışıp vergi ödedim devlete. Çocuklarıma birer daire yaptım. Onu da elimden almak istiyorlar… Keşke ben Yunanistan'dan gelmeseydim!”

Eğitim Mahallesi Emek Caddesi üzerinde bulunan Osmangazi Cami yanında ve arkasında bulunan ev sahipleri, “Cami alanını genişletme!” gerekçesiyle yerlerinden edilmek istenmesinden dertli. Mağdurların talebi doğrultusunda cumartesi günü, camii yanındaki alanda kendileriyle görüştüm.

Anlatılanlar ve iddialar kabul edilir gibi değildi. Evini satmak istediği halde 2 yıldan beri satamayan birinin evinin alındığını ve yıkımı sırasında, kendi evlerinin de zarar görmesine tepki gösterdiklerinde konuyu fark ettiklerini öne sürdüler. Belediye görevlilerinin evin yıkımı sırasında kendi balkonlarına verdikleri zararı gidereceğini de söylemişler. Ancak daha sonra herhangi bir şey yapılmamış.

Yıkılan evin bitişiğindeki sahibi 82 yaşındaki Recai Tuna, “2 katlı evimi elimden aldılar.  Aşağıda yıkık dökük, içi güneş görmeyen bir ev almışlar. Ben o evi önceden görsem kesinlikle kabul etmezdim.” diyor.

Kendisine tebligat gelmediğini, bir Belediye Meclis Üyesinin kendisini Belediye İmar Müdürlüğüne götürdüğünü söyledi İmar Müdürlüğünde “Senin evin 82 metrekare.” dediklerini ve 560 bin lira değer biçtiklerini söyledi. “Bana bana bir ev alırsanız kabul ederim.” diyerek imza atmış. Parayı bankaya yatırmışlar. Yanında hiçbir yakını yokmuş.  Daha sonra, “Bana bir ev aldılar ama ben evi görmeden. Çok berbat bir ev. Ben burayı görseydim almazdım” iddiasında bulundu. Adamcağızın kendisine nasıl bir ev alındığından haberi dahi yok. Götürmüş imzayı attırmış, işi bitirmişler.

s

Evinde 8 yıldan beri oturan ve 650 lira kira aldığını kiracısının çıkarıldığını, 55 yıllık evini de terk etmek zorunda bırakıldığı için çok üzüldüğünü, evinden ayrılmak istemediğini söylüyor.

Duyduklarımız karşısında bazı soruları da sormamız gerekiyor. Recai Tuna’ya daha önce tebligat gönderilmiş mi? 82 yaşındaki bir adamın herhangi bir yakını olmadan apar topar Belediye İmar Müdürlüğü’ne götürülmesi etik mi? Daha önce bu kişi bir sağlık kontrolünden geçirilmiş midir? Sizin bir yakınınıza bu muamele yapılsa ne hissedersiniz? Bir Belediye Meclis Üyesinin bu şekilde alınan bir binanın tadilatını yapması hukuk ve etik kurallara uygun mudur?

Mağdurlardan olduğunu söyleyen, 3822 Ada 2 parselin sahibi Hüseyin Doğan 1968 yılında çocuklarını Türk Bayrağı’nın altında büyütmek için her şeyini bırakarak Yunanistan’dan göç ettiğini söylüyor. Gururla “Biz Akıncı Beyleri’nden Yahya Bey’in yakın korumasının torunlarıyız. 7 askerle kurulmuş bir köyden, Yahya Bey köyünden geldik. Biz oraları ihya etmeye gönderilmiş insanların torunlarıyız. Allah aşkına ne yapalım, sesimizi kime nasıl duyuracağız?” diyor.

Evlerinin önündeki boşluk için “Burası yeşil alan kalmak şartıyla verdik.  Yeşil alan kalmak şartıyla terk ettik.  Sonradan buraya trafo kurmak istediler. Başka şeyi yapmak istediler. Tuvalet bile yapmak istediler ‘Ne yapıyorsunuz?” dedim.  ‘Biz buna yeşil alan kalmak şartıyla verdik’ dedim. 

4 katlı evinin altındaki 160 metrekarelik iş yerinin daha önce bir mandıra olduğunu, sonraları kendi rızalarıyla “Yeşil alan” olması için bıraktıkları yere duvar örmeleriyle önlerinin kapandığını ve iş yapamadıkları için kapatmak zorunda kaldıklarını iddia etti. “Hiç olmazsa iş yerimin önüne bir giriş bırakın” demiş ama kimseye dinletememiş.

WhatsApp Görsel 2023-01-01 saat 18.38.15

“Şimdi de bizi yerimizden yurdumuzdan etmek istiyorlar!” diyor.

Mehmet Güvendikli, Emek caddesi üzerindeki 9 numaralı evin sahibi. 4 katlı evin altı iş yeri. Kendisi bebe giyim işi yapıyor. 33 yıllık vergi mükellefi olduğunu ifade ediyor. “Evimi elimden alacaklar! Önce 600 bin lira verdiler. Daha sonra 900 bin lira teklif ettiler. Şimdi de 1 milyon 190 bin lira teklif ediyorlar. Ben evimden ayrılmak istemiyorum. Kentsel dönüşüm olacaksa o zaman evimi yerine burada ev vermek üzere veririm.” Sözleriyle endişesini dile getiriyor ve evi kentsel dönüşüm şartıyla uzlaşarak vermek istediklerini söylüyor.

Caminin arkasında oturan Fatma Cengiz babasının üzerine kayıtlı olan 4 katlı evlerinin 6 hisseli olduğunu söylüyor. Ev ile birlikte her biri 112 metrekare olan evin arkasında 3 parsel olduğunu belirtiyor. Parsellerden birinin ev ile birlikte alınacağını, diğer diğer 2 parselin ise yeşil alan olarak kamulaştırılacağını söylediklerini belirtiyor.

Bunun üzerine Fatma Hanım’ın eşi, adı geçen meclis üyesiyle görüşmüş, O da “Belediyeden Uğur Bey’den bilgi alın.” demiş. Belediyeye gitmişle. Uğur Bey, “Ben sizi bekliyordum.” demiş. Fatma Hanım, “Biz belediyeye gitmeden gideceğimiz haberi gitmiş!” diyor. Danışıklı dövüş olduğu iddiasında bulundu. “Ne oluyor yani, nasıl oldu hayırdır? ” dedik. 

Uğur Bey, ‘Burada elimizde herhangi bir kağıt üzerinde verilmiş bir şey yok. 13 Aralık’ta encümende bir karar alınmış. Sizi daha sonra görüşmeye çağıracaklar.’ dedi.

Sonraki iddiaları gelin onların ağzından dinleyelim…

Daha önceden bize davet yapılması gerekiyormuş. ‘Size davetiye yapılacak. İtiraz ederseniz, kabul etmezseniz, mahkemeye vereceğiz.’ Dümenden biz davet edilmeden görüşmeye yönlendirdiler.

Ben adama dedi ki, ‘Birini yıkıyorsunuz, ötekini korkutup caydırmak için değil mi?’ Göz boyamak için yıktıkları bina ile bizleri de tehdit edip, sindirmeye çalışıyorlar.

İnsan bir kentsel dönüşüm yapar o zaman boynumuz kıldan ince. Herkese yapılan bize de yapsın. Biz bir şey demiyoruz. Burada kentsel dönüşüm yapılmadan evlerimizin de yok pahasına elimizden alınmasını istemiyoruz.” diyor.

İddialar çok vahim gibi görülüyor. Eminim bu iddiaların muhataplarının da söyleyecekleri vardır. Bekleyip görelim.