Çok yakın görünen iki insanın aslında fikren birbirinden çok uzak olması anlamına gelen bir cümle! Nereden geldi aklına diye soran olsa; izlediğim filmin etkisinin yarattığı düşünceler diyebilirim. Günlük koşullarda birbirini her gün görme mecburiyeti olan kişilerin karakter farklılıklarının yarattığı sıkıntılı durumları yaşamak zorunda olmaları, her yönden zıt iki fikir sahibi kişilerin karşılıklı bir işin içinde görev alması, birbirleri ile yakın olmak zorundaki hallerini kabullenmeleri, yaşamını, işini, okulunu, olmak istemediği halde olduğu ortamı kaderi kabul edişi. Çaresizce boyun eğişi, manen çok uzak, bedenen fazla yakın. Çıkarılacak sonuç; "En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir". Derin derin düşünürsek bu cümlenin manevi manasını, ne anlatmak istediğini anlayabiliriz. Yaşadığımız hayatta her gün yolunda gitmeyen bir şeylerin olması, günlük hayatımızda sürekli tekrarlanan tartışmalar, anlaşmazlıklar, kavga-dövüş-yaralama-öldürme olaylarının nedenlerinin ana sebebi; Beyinler arasındaki uyuşmazlık, birbirimizle kurulamayan iletişim bozukluğu, kendimizi hiçbir zaman başkasının yerine koyarak- "Onun durumunda şu an ben olsaydım ne yapardım" fikrine girerek karşımızdakini anlamaya çalışmak gibi bir hissiyatımızın olmaması, bencil tek taraflı davranışlarımız, düşüncelerimiz ilişkide bulunduğumuz çevre ile bağ kuramama neticesini yaratıyoruz. Aramıza çok uzak köprüler kuruyoruz.

Uyuşmazlık için de olduğumuz beyinlere kendini anlatma, tanıtma imkanı bile vermiyoruz. Sadece kendi bildiğimiz doğrularımızla hareket ediyoruz – "Her şey benim istediğim gibi olsun" modu ile yakın çevremizde bulunanları kendimizden uzaklaştırıp, yaşamı hem kendimize, hem karşımızdakine zindan ediyoruz. Bozuk davranışlarımızın hepsi bu yaptıklarımıza değer mi? Bencil egomuzu tatmin ederek değer. Bazen de şiddete baş vurarak, zorla düşüncelerimizi, isteklerimizi yaptırıyoruz. Kimin gücü kime yeterse o baskın geliyor. Aileler, eşler, dostlar, gördüğümüz herkes, tüm toplum baktığımızda bir aradalar. Bir

arabayı bir treni, bir  vapuru bir yolu paylaşıyorlar. Tek fark kafa yapıları, hiçbirinin diğerine uymaması. Birbirlerini anlama gereği de duymuyorlar. Yanı başlarında kıyamet kopsa, insanlar birbirlerini vursa, öldürse bakıp geçmekteler. Ortama müdahale etmemek daha mantıklı gelmekte. Yardım etmekten çok fazla uzak düştük. Çocuklara merhamet etmekten de çok fazla uzağız. Yakınımızda yardıma muhtaç düşkün yaşlıya bakmaktan da çok çok fazla uzağız. Adete insan Çağında değil de Vicdanın ve Merhametin, acımanın olmadığı ‘Robot Çağında’ yaşıyoruz. Bu Çağın sonu hangi çağı getirir merak etmekteyim ama bundan sonraki çağda benden çok uzak fazla yakın da olmasın. Saygılar...