Ağır tahribatlar ve bıraktığı derin izlerle 2021 yılı geride kaldı. Tarihimizin en büyük orman yangınlarına, sel felaketlerine, kuraklığa, devam eden salgının acılarına, gıdaya erişimdeki zorluklara, kural tanımaz eylemlere ve siyasi çekişmelere şahit olduk.

Küresel ısınma ile birlikte sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerine çıktı. Yağışlar azalmasıyla tarım arazileri yeteri kadar suyu alamadı. Son 20 yılın en kurak yılını yaşadık. Tohum, gübre, ilaç, mazot gibi tarımsal girdilere peş peşe gelen rekor zamlar da çiftçinin toprağa küsmesine sebep oldu. Çiftçi ektiği tarlaya gübre atamadığı için ürün rekoltesinin düşeceği endişesini taşıyor.

İstanbul Zeytinburnu’nda 25 yaşlarındaki bir çiftin ekonomik sıkıntı nedeniyle henüz 1.5 yaşındaki çocuklarını komşuya bırakarak intihar etmesi ardı arkası kesilmeyen acı haberlerin en can yakıcısıydı. Küresel salgın nedeniyle geçim sıkıntısı içerisindeki birçok intihar haberlerine şahit olduk.

2015 seçimlerinde AKP'den milletvekili aday adayı olan Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesine Rektörlüğüne atanmasına tepki göstererek bu atamayı protesto eden öğrenciler için; “Öğrenciler bu işin içinde değil. Bu işin içinde teröristler var” dendi.

Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile ülkemiz ‘İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Kadın örgütleri ve siyasi partilerin devamı konusundaki ısrarları dikkate alınmadı. Kadına şiddet, cinsel istismar ve kadın cinayeti haberleri artmaya başladı. Hele de katilin “savunmasız” olduğu gerekçesiyle hedef seçtiği Başak Cengiz’in samuray kılıcıyla katledilmesi vicdan sahibi her insanın yüreğini kanattı.

Lüks arabalarda ve bürolarda “Kokain değil, şaka amaçlı pudra şekeri çektik” dedikleri haberleri izledik. Binlerce kilometre öteye maske götürüldüğü haberlerini duyduk.

Salgının zirvede olduğu günlerde kapalı salonlarda “Lebalep” kongreler yapıldığına, sel felaketlerinde felaketzedelerine çay atıldığını gördük. “Eve ekmek götüremiyoruz” diyen vatandaşa, “abartıyorsun, al keyif çayı iç” denilerek çay verildiğini gördük.

Nisan ve Mayıs aylarında Marmara Denizi’nin yüzeyini kapladı. Bazı bölgelerde araçlarla temizleme çalışmaları yapıldı. Yüzeyde kirlilik görüntüsü kaybolsa da deniz dibindeki problemler tamamen çözülemedi.

Tarihimizin en büyük orman yangınları ve sel felaketlerini yaşadık. Türkiye'nin güney bölgelerini ve tatil beldelerini etkisi altına alan orman yangınlarında binlerce hektar kül oldu. “Can kayıplarının olmaması sevindirici” dendi. Milyonlarca hayvan, bitki ve böcek kül oldu. Bunlar can olarak görülmedi. “Çakmak çakılsa haberleri oluyordu!” Ne yazık ki zamanında gerekli tedbirler alınamadı. Hayatını kaybedenler de oldu. Türkiye’nin her yerinde yardım için koşan gençler yarınlara olan umudumuzu artırdı. Batı Karadeniz’de en büyük sel felaketlerinden birini yaşadık. Aşırı yağış sonucu meydana gelen sel, su baskını ve heyelanlar. Kastamonu, Sinop ve Bartın illerini etkiledi. Dere yataklarına tomruk yığılması, alt bölgelerde dere yataklarının imara açılması yıkımın en büyük sebebi olarak görüldü. 100’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetti.

Siyasi kararların etkin olduğu ardı arkası kesilmeyen felaketlerle geçen bir yılı geride bıraktık. 

Az da olsa sevindiğimiz gelişmelere de şahit olduk. Geride bıraktığımız yılın diğer önemli olaylarına, aldığımız derslere ve sonuçlarını bir sonraki yazımda devam edeceğim.

Sevinçlerimizin üzüntülerimizden fazla olacağı bir yıl diliyorum.