Salgın hastalıkların en etkili silahıaşılardır.

Özellikle virüslere karşı tek mücadele aracıdır.

Diğer patojenler gibi virüslere karşı etkili ilaçlar geliştirmek çok kolay değil.

İntracelüler ( hücre içi) patojen olduklarından konakçı olan hücreye zarar vermeden doğrudan virüse etki edecek ilaç geliştirmek pek mümkün olmuyor.

Bundan dolayı viral hastalıklarla mücadelelerde tedavi yöntemleri yerine koruyucu önlemlere öncelik verilir.

Bu koruyucu tedbirlerin başını aşılar çeker.

Genel olarak aşıların katma değerini kimse tartışamaz.

Aşılar sayesinde insanoğlu büyük yıkımlara sebep olan birçok hastalıktan kurtulmayı başarmıştır.

Ancak aşılar İnfluenza ve Corona tipi gibi sık mutasyona uğrayan virüslere karşı çok etkili olamayabiliyor.

Bu duruma yaşadığımız corona salgınında açıkça şahit oluyoruz.

Aslında bu durumu yıllarca maruz kaldığımız influenza'da ( gribal enfeksiyonlara sebep olan virüs) da yaşıyoruz.

Ama bu enfeksiyonlar çok dramatik sonuçlar ortaya çıkarmadığı için pek göze batmıyor.

Bilindiği gibi her yıl grip aşıları tekrarlanır.

Sebebi de influenza'nın sürekli geçirdiği mutasyon, ki bundan dolayı da grip aşılarının etkinliği sürekli tartışma konusudur.

Aynı sebeplerden dolayı yaşadığımız corona salgınında da üçüncü, dördüncü dozlardan bahsedilmeye başlandı.

Son araştırmalarında bilim insanları üçüncü doz aşıdan  sonra çok daha yoğun antikor oluştuğunu tespit ettiklerini paylaştı.

Ama hangi virüse karşı?

Virüs mutasyonlarla genetik yapısını neredeyse tamamen değiştirdiğinden oluşan antikorlar yeni varyantları tanımıyor.

Her yer antikor olsa ne olacak, değişen virüsü "görmedikten" sonra. 

Nitekim vatandaşlarının çoğunu aşılayan ülkelerden bu yeni varyantlar hızla yayılmaya devam ettiği haberleri geliyor.

Ayrıca yüksek antikor seviyeleri başka tehlikelere de sebep olabiliyor.

Antikorlar, oluşmalarına sebep olan orijinal virüslerin yoğun maruziyeti ile karşılaştıklarında aralarında şiddetli,sitokin fırtınası benzeri,etkileşim olur.

Bu durum da akciğer, beyin gibi hayati organların fonksyonlarını olumsuz etkileyerek, ölüm dahil çok ciddi reaksiyonlara ve hasarlara sebep olabilir

Bu etkileşimin şiddeti antikor yüksekliği ve virüs yoğunluğu ile doğru orantılıdır.

Bundan dolayı dikkat edilirse son zamanlarda bilim insanları, aşı olsanız da maskenizi takmaya devam edin diye önerilerde bulunuyor.

İleri sürdükleri gerekçe aşı olanların da taşıyıcılık ve bulaştırıcı özelliklerinin devam etmesi, ki doğrudur.

Ancak daha önemli mesele maskeler sayesinde bahsettiğimiz yoğun virüs maruziyetinden korunmaktır.

Bu pek açıkça söylenmez.

Aşı karşıtları zaten tepki koymak için her fırsatı kolluyor.

Hemen, böyle tehlikeler var da neden aşı yaptırma konusunda vatandaşları zorluyorsunuz, diye çıkış yapacaklar.

Sonuç olarak bu salgından kurtulmak için aşıların tek başına yeterli araç olamayacağı her geçen gün daha net ortaya çıkıyor.

Bundan dolayı maske başta olmak üzere kişisel koruyucu tedbirler elden bırakılmamalı.

Çünkü insanların bu hataya düştüğünü görüyoruz.

Aşı olunca her şeyi hallettik moduna giriyorlar.

Sizin aşı olup antikor oluşturmanız her şeyi hallettiğiniz anlamına gelmiyor.

Bu salgın dünyada hayatın olağan akışını temelden etkilediği bir gerçek.

Bilim dünyası kendi gerçeklerini anlatıyor, komplo meraklıları kendi tezlerini ileri sürüyor, tevekkül edenler olayları kendi penceresinden yorumluyor.

Herkes her şeyi söylüyor ama anlaşılan gerçek o ki artık dünya eski dünya olmayacak.