Suudi Arabistan'da oynanması planlanan Süper kupa finali iptal edilmek zorunda kalındı.

Suudi makamların Atatürk tişört ve sözlerini içeren pankartlara izin vermemesi üzerine Galatasaray ve Fenerbahçe ortak bir karar ile maça çıkmadı.

Konuyla alakalı günlerden beri çok fazla yazıldı çizildi.

Yok önceden yapılan protokolün dışına çıkılmış , yok Atatürk tişörtü ve pankartı meselesi sonradan gündeme gelmiş, yok şu olmuş , bu olmuş.

Kim haklı ,kim haksız?

Burada asıl bakılması gereken ortaya çıkan sonuç ve bu sonuca sebep olanlardır.

Olağan şüpheli tabi ki belli.

Bu organizasyonu yüzüne gözüne bulaştıran Futbol Federasyonunun başında bulunanlar.

Bunlar hakkında daha birkaç hafta yazmıştık.

Hakem Halil Umut Meler'e yapılan saldırı sonrası.

TFF'nin başındaki kişi ülkemizde hakim olan yozlaşmanın dışa vurumudur diye.

Ehliyetten yoksun, çapsız ve basiretsiz kişileri boyundan büyük makamlara getirirseniz ortaya çıkan sonuç da bu olur ancak.

Güya spordan sorumlu bakan da ona göre.

Profili , duruşu,beden dili her şeyi kapasitesini fazlasıyla belli ediyor.

Tam bir "al birini vur ötekini" vakası.

Kadrolar bu olunca ortaya çıkan sonuç da ancak bu oluyor.

Yoksa maça çıkmama kararı alan Galatasaray ve Fenerbahçe haklı olan taraf olduklarını tartışmaya gerek bile yok.

Bunu zaten milletimizin ezici çoğunluğu verdiği reaksiyon ile fazlasıyla gösterdi.

Milletimiz adeta tek vücut olarak iki takımımızın aldığı kararın arkasında durdu.

Sadece bir avuç yobaz ve avanta karşılığı yazıp çizen ucuz trol tayfası ve yine avanta karşılığı birilerinin ayakçılığını yapan uyduruk birkaç kalem ve yorumcunun dışında karşı koyan olmadı.

Bunların çapı da aynı ayarda olunca sığ, basit ve klişe söylemlerden başka bir şey söyleyemediler.

Yok bu tavır 2. Gezi denemesiymiş, yok 15 temmuz özlemiymiş, yok dış güçlere hizmet ediliyormuş gibi saçma sapan çıkışlar yaptı bu ayak takımı.

Zaten farklı bir şey üretecek kapasite yok bunlarda.

Tam da Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde süper kupa maçını Suudi Arabistan'da oynatma niyeti tam bir akıl tutulmasıydı da olayların bu şekilde gelişmesi büyük hayırlara vesile olacaktır.

Bu olaylar çok büyük kazanıma sebep oldu.

Ülkemizde her ortamda ve alanda giderek artan ve derinleşen kutuplaşma ortamı bu olayla beraber bir anda yerini kenetlenme ve birleşmeye bıraktı.

Kenetlenme Cumhuriyetimizin ve Atatürk'ün bıraktığı miras etrafında oldu.

Yobaz kafaların yıllarca yaratmaya çalıştıkları ortam bir anda yerle bir oldu.

Aynen Fetö'nün 40 yıldır kurduğu imparatorluk bir gecede çöktüğü gibi bu yobaz zihniyetin son yıllarda ilmek ilmek örmeye çalıştığı düzen bir anda yerle yeksan oldu.

Bu durum şu an için çok fazla belli olmayabilir ama ileriki günlerde bu gerçek çok daha bariz kendini hissetirecektir.

İktidarın da asıl çekindi buydu.

Kutuplaşma ortamı kendilerinin işine geliyordu.

Bu olayla beraber bir anda bu ortam yok oldu.

Ezeli iki rakip Galatasaray ve Fenerbahçe ile başlayan kucaklaşma Atatürk ilke ve inkılaplarını benimseyenlerin,ki böyle kitleler iktidar dahil her partide mevcut, özellikle de MHP'nin içinde, parti gözetmeksizin kucaklaşmasına kadar gidecek.

Burada esas kıstas artık parti aidiyetinden çok Cumhuriyetimiz ve Atatürk olacak.

İktidarın en istemediği senaryo gerçekleşiyor bu olay sonrası.

Ama ne diyorduk hep; 

O'nun yolundan çıkana Allah noksan akıl verir ve hata üstüne hata yaptırır dedik defalarca değil mi?

Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti ve Cumhuriyetimizin değerlerini önemsizleştirmek için tertiplenen Suudi Arabistan planı tam ters etki yarattı.

Momentumu kaybettiğini gören iktidardan karşı hamleler tabi ki beklenecekti.

Peş peşe İstanbul ve Anıtkabir'de atılan şeriat nutukları tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz?