Bir sürücü araçla geçerken bağırıyor. “Esnafı bitirdiniz! Esnaf kan ağlıyor! Hangi yüzle geziyorsunuz?”

Niye gezmesinler? Daha önce Bakan Nebati, katıldığı TV programında yabancı bir bakanın “Sizde enflasyon çok yüksek” dediğini, kendisinin de “Doğru, ben bu enflasyonla sokağa çıkabiliyorum. Siz yüzde 10’luk enflasyonla sokağa çıkamıyorsunuz” dediğini anlatmamış mıydı?

Geçtiğimiz çarşamba günü AK Parti Milletvekili Mustafa Esgin ve beraberindeki birkaç kişi Karlıdağ caddesinde esnaf ziyaretinde. İçerisinde kahve, kolonya ve broşürlerin bulunduğu poşet, ekipten önce iş yerlerine veriliyor. Herkes olayın farkında. Görev ifa etmeden öte bir anlam taşımıyor bu ziyaret. Beklenen ilgi yok yüzler gülmüyor.

Poşetlerde Cumhurbaşkanının mektubu ve bir de broşür vardı. Broşürde;

“Çalışanın yanındayız! Tarihinin en büyük asgari ücret artışı 4250 TL

Asgari ücrette %50’nin üzerinde zam yaparak, en düşük gelir rakamını 4250 TL’ye çıkardık.” şeklinde cümleler yer alıyordu.

Asgari ücretin 4250 TL’ye çıkarıldığı dönemde milyonlarca emekli 2500 TL maaş almıyor muydu? 1 Ocak’ta en düşük gelir rakamının 4250TL’ye çıkarıldığı doğru mu? Temmuz artışıyla en düşük emekli maaşının 3500TL’ye çıkarıldığı yalan mı? O ifadeyle bu gün en düşük gelir rakamının 5500TL olması gerekmez mi?

Diyelim ki tarihin en büyük asgari ücret artışını yaptınız. Peki, alım gücünü tarihin en fazla düşüren iktidarı olmadınız mı? Öğündüğünüz asgari ücret açlık sınırının altında değil mi? İktidarı devraldığınızda asgari ücretle kaç çeyrek altın alınıyordu, bu gün kaç çeyrek altın alınıyor? Asgari ücretle o gün kaç dolar alınıyordu, bu gün kaç dolar? Bırakın bağımsız kuruluşlarının enflasyon rakamlarını, resmi rakamlara göre de vatandaşın satın alma gücü gün be gün düşüyor.

***

 “...VE

‘Ey KILIÇDAROĞLU! Sen SSK Başkanıyken kaç tane hastane yaptın?’

DEDİ...

Vallahi dedi, billahi dedi, cidden dedi.”

Yukarıdaki ifadeler bir arkadaşımın sosyal medya hesabı paylaşımından. Şaşkınlığını bu sözlerle dile getiriyor. Altında da ilginç yorumlar var. “Dedi, hem de yürekten dedi, gönülden alkışladılar.” “Demesi önemli değil buna inanıp kelli felli adamlar paylaşım yapıyor.” Manipülasyon ifadelerinde onlar da şaşkın. İcra makamı Hükümet olduğunu, bir kurumun genel müdürünün de hükümetin emrinde olduğunu herkes biliyor. Konuşma metninde ya da cumhurbaşkanını ifadelerinde gaf olduğu düşünülüyor sanıyorum.

Bana göre durum hiç de öyle değil. Her kelime üzerinde en ince ayrıntılarına kadar düşünülüyor ve öyle ifade ediliyor. Bir şeyin gerçek olup olmadığı gerçeklik algısından daha önemli değildir! Yıllardır kullanılan “Bay Kemal!” yabancılaştırma, ötekileştirme ifadesi değil midir? Türk toplumunun kültür kodlarında, bey, efendi, ağa vardır, bay pek kullanılmaz. Batı toplumlarının hitap şeklidir. Sözün özü, “Bay Kemal!” sen bizden değilsin demektir. Neyse ki Kılıçdaroğlu son dönemde “Bay Kemal!” ifadesini değerlere bağlılık şekline dönüştürerek bu hitabı kendi lehine çevirdi.

Konuşmadaki bir konu daha dikkatimi çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AK Parti’de görev alan, üye olan her bir kardeşim kutlu mücadelemizin kendi mahallindeki temsilcisidir. Bu anlayışla tüm yol arkadaşlarımdan ‘İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca’ misali, var gücüyle çalışmasını çabalamasını bekliyorum.”

AK Parti’de görev almayanlar, üye olmayanlar, “İbrahim’in ateşine” odun taşıyanlar mı? Diğerleri Nemrut’un adamları mı? Bu ifadeler 85 milyonu kucaklayan ifadeler mi?