“Son günlerde gündemimiz deprem ama sadece depremde değil, biliyorsunuz 15 canımızı da taşkında selde kaybettik. Dolayısıyla bizim derdimiz doğal afetler. Doğal olayların, doğal afetlere dönüşmesi.”

Güney Marmara Jeoloji Mühendisler Odası Başkanı, Jeoloji Yüksek Mühendisi Engin Er, Yeniden Aydınlanma Derneği Bursa İl Temsilciliğinin organize ettiği “Deprem Bilinciyle Kentleşme” panelindeki konuşmasına yukarıdaki cümlelerle başladı.

Devamında “Depremde korunmak için fay hattımızın olmaması gerekir. Peki, fay hattımız var mı? Elbette, Bursa’da her ilçenin kendi adıyla anılan fay hattı var. Evlerimizin bu fay hatlarına yakın olmaması lazım. Fay hatlarına yakın mıyız? Elbette fay hatları altımızdan geçiyor! Sadece 3 dağ ilçesinde fay hattı yok.”

Depremin en çok etkisinin fay hattı üzerinde ve zemin sıvılaşmasının olduğu yerlerdeki kötü yapılarda hissedildiğini, Bursa’da deprem konusundaki her üç etmenin de birlikte etkili olduğunu söyledi.

“Depremi durdurmanız mümkün mü? Durdurma şansınız yok, depremlerle beraber yaşamak durumdayız.

Peki, korunmak için ne yapıyoruz? Kaf Dağı'ndaki güzelden bahsediyoruz!”

Bursa birinci derece deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Kuzey Anadolu fay hattının güney kolu üzerinde ve çok riskli bir yerde bulunmaktadır. “Küçük kıyamet!” olarak adlandırılan 1855 depreminde Bursa’da taş üstünde taş kalmadığı ve binlerce insanın hayatını kaybettiği de göz önüne alındığında onunun önemi daha da iyi anlaşılmaktadır.

Konuşmalarda Bursa genelinde binaların yüzde 89’unun yer bilimleri açısından sakıncalı yerlere yapıldığı, yüzde 11’inin sakıncalı olmayan alanlar üzerine yapıldığı ifade edildi.

Bursa’daki yapıların yüzde 60’ından fazlasının yapı kalitesi açısından sakıncalı olduğu, bunun olası bir depremde sıkıntılar doğuracağı iddia edildi.

Yeşil alanlar açısından da durum iç açıcı görünmüyor. Yıldırım, kişi başına düşen yeşil alan 0,57 metrekare ile çok aşağılarda. Durum hiç de iç açıcı görünmüyor.