Yaşam bir masal gibi. Bir varmış bir yokmuş misali.
Bir bakmışsın var olmuş. Bir bakmışsın yok olmuş.
Doğum - Yaşam - Ölüm ! Bu dünyada insanoğluna ve bütün canlılara düşen görev bu. Sana tanınan süre doldumu gitmek zorundasın. Görevin tamamlandı süren doldu hadi gel. " Var Oluş " ve " Yok Oluş ". Bu cümleleri kelimelere dökerken kolay gibi, okurken de hikaye gibi geliyor kişiye ama gel gör ki ateş düştüğü yeri kor gibi yakıyor. Bu ateş odun ateşinden de güçlü yakıcı. Gönül ateşi ile yanan hiçbir acıyı duyamaz.İnsan olup da bu ateşi yaşamayan yoktur.
Büyüklerin söylediği bir söz vardır. "Gelin girmedik ev olur da, Ölüm girmedik ev olmaz" diye. Ne acıdır ki Ölüm geri dönüşü olmayan, sonsuzluğa gidilen yolculuktur. Bir de giden kaybın çok yakının sa için dahada acır. Bir daha göremeyeceğin, birlikte vakit geçiremeyeceğin canın gittiyse bir yanın da eksildi demektir. İçini yakan en acı duyguda yarım kalan planlarınız, yapmak için verdiğiniz sözleriniz, aklında kalan son sözünüzü ona söyleyememeniz.
Bu duygu uzun zaman kemirir içinizi. Biz insanların en kötü yanıda yaşarken sevdiklerimizin değerini kıymetini bilememek. Sevdiklerimize gereken ilgiyi alakayı gösterememek, Sevgimizden mahrum etmek. Kaybedince son pişmanlıkla yanıp kavrulmak da bize yakışmıyor. Pişmanlığın para ile geri alınamayacağını öğrenmemiz lazım. Son yolculuğa çıkarak beni bırakan
Yakın ailem , sevdiklerim, arkadaşlarım, Yaşanmışlıkların bir daha yaşanamaması insanın ruhunu derinden sarsıyor. Zaman en iyi ilaç oluyor. Asla Unutmuyorsun ama acını yenmeyi başarıyorsun. Pişmanlığın varsa içindeki " Keşke " sözü hep kalıyor. Her aklına geldiklerinde de Keşke daha yaşasaydı diyorsun. Kaybettiklerimizi özlerken yanımızda olanların kıymetini bilelim. En büyük eksiğimiz Sevdiklerimize Sevgimizi Göstermeyi Bilmememiz oluyor. Saygılar