Ekolojik felaket yaşandı ve görünüşe göre bitti.

Eskisi gibi haber gündeminde yer almaktan kalktı. Keşke gündemden kalktığı gibi hayatımızdan da ömür boyu kalkabilseydi. Gelecekte bizlere ve bizden sonrakilere zararı yok olabilseydi. 13 Şubat 2024’te Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde meydana gelen toprak kaymasında, toprak altında kalan 9 işçinin arama kurtarma çalışmaları durduruldu. Koskaca dağlar kazılıyor, öğütülüyor, siyanür ile karıştırılıp çamurun içine grafit küreler atılarak birleştirilip, altın zerreciklerinin grafitlere yapışması sağlanıyor. Grafit küreleri de fırında ısıtılarak altın elde ediliyor.

Kalan artıklar da bir dağ yığını haline getiriliyor. Bu dağa da liç dağı deniliyor. Aslında dağın adı siyanürlü çamur olduğu için siyanür dağı denilse daha doğru isim olurdu. Bu dağdan süzülen siyanürlü sular, 100 futbol sahası büyüklüğündeki siyanür havuzuna dolarak buharlaşması sağlanıyor. Yetmeyince havuza evaporatörler yerleştirilerek siyanürü atmosfere atılıyor. Şu güne kadar Fırat Nehri’nde balık kalmamıştı. Şimdi de çöken li(n)ç dağının siyanürü altındaki Fırat’a aktı, oradan Basra’ya kadar gidip tüm coğrafyayı zehirleyebilir. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, korkulacak bir durumun gelişmediğini bildirse de Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Dursun Kahraman aynı fikirde değil.

Birileri büyük paralar kazanacak diye maden işletmesinin yüzde 80’inin sahibi Kanada merkezli SSR Madencilik Şirketi ile yapılan anlaşmalarla binlerce yıldır Mezopotamya’yı sulayan nehri ne hale getirdiler. Kazancın büyüğü kendilerine kaldı, zararın, felaketin davası bize bırakıldı. Bizler böyle küçük balık oldukça her zaman büyük balıklara yem olmaya devam edeceğiz gibi. Hayırlı sonlarımız olsun dileklerimle
Saygılar.