Aile geçmişten geleceğe bir köprüdür. Aile, aralarında kan bağı bulunan anne, baba ve çocuklar, nene, dede, akrabalar vs.nin oluşturduğu sosyal bir yapıdır.

Aile toplumun en küçük yapı taşıdır. Türk aile yapısının; Türk-İslam geleneğine bağlı oluştuğu; gittikçe Modern Batı Ailesine doğru bir değişim gösterdiği, gözle görülür bir gerçektir.

Geleneksel Ailede; dayanışma, sıcak samimi, güvenli ve sevgi dolu bir ortam ile bireylerin manevi ihtiyaçları karşılanmaktaydı.

Modern Aile de sosyal ekonomik nedenlerden dolayı ortaya çıkan ailede; rollerin değişimi, otoritenin paylaşımı ve kadının değişen statüsünden dolayı yaşanan anlaşmazlıklar, çatışmalar, şiddet, iletişimsizlik, değer kaybı, yalnızlaşma, yabancılaşma, yozlaşma ve ilgi eksikliği gibi birçok sorunları oluşturmuştur.

Ailenin çözülmesinin temel sebebi, onu oluşturan bireylerin değişen zihniyet ve düşünce yapılarıdır. Toplumda aile ne kadar sağlam olursa, o toplum da o kadar güçlü olur.

Uyumlu bir ortamda büyüyen ve gelişen çocuklar; sağlıklı ve güçlü bir insan olarak topluma katılır. Toplumun da sağlam ve güçlü olmasını sağlarlar.

Şimdiki anne ve babalara orta yaş insanı olarak hayranlık duyuyorum. Çocuklarına gösterdikleri sabır, sevgi, ilgi, alaka, merhamet ve şefkat beni mutlu ediyor.

Çocuklarını karşılarında olgun büyük bir insan var gibi sayıp konuşuyorlar dinliyorlar.

Fikir, düşünce ve duygularına önem vererek hareket ediyorlar. Genellikle onların istediklerini yapmaya özen gösteriyorlar. Çocuklarına verdikleri değer anne-babalarına verdikleri değerden üstün.

Keşke geçmişte büyüklerimizde bize bu günkü gençlerin evlatlarına gösterdikleri ilgi alakayı rahatlıkla gösterebilselerdi. 

Eski aile toplumunda büyüklerin yanında çocuk sevmek ayıp ve saygısızlıktı. Kimse yokken sevecektin evladını. Çocuğa yüz vermek şımartmak terbiyesiz büyümesi sayılırdı.

Çocuklar konuşurken, -Sen sus karışma, sen çocuksun anlamazsın, düşüncesi vardı. Büyükler konuşurken, çocuklar dinler susar emri geçerdi. Söz büyüyün, su küçüğündür atasözümüz vardı. Evi dağıtma, hiçbir yeri karıştırma, üstünü kirletme diye sürekli emirler, yapılmaması gerekenler sıralanırdı. İstediklerimizin yapılması yasaktı. Büyüklerin yanında, sakız çiğnemek, ayak üstüne ayak koyup oturmak, yayılarak yatmak, ağzını şapırdatarak yemek yemek, şarkı söylemek, açık filmler izlemek, büyüklerin yanında oturup onların konuşmalarını dinlemek, sigara, alkol içmek ayıptır.

Büyüklere karşı gelinmez, kendi fikrin söylenmez, ne derlerse "peki" denilmesi emri vardı. Aksini yaparsan günaha girerdin. Küçük yaşta kız çocuğuna ev işleri, erkek çocuğuna çıraklık öğretilirdi.

Camiye gitme, namaz kılma, namaz duaları okul öncesi öğretilirdi. Şimdi ki velilerde çocuklar; anne-baba yerinde, anne-baba da çocukların yerinde sayılabilir. En son söz genelde çocukların oluyor. Onlar ne isterse öyle olmasına özen gösteriliyor.

Eski zamanımızda okul çağı gelen çocukları öğretmene teslim edilirken -Eti senin kemiği benim diyerek verilirdi. Şimdiki zamanlarda yan baksan suçlusun.

Büyüklerin sözüne karşı çocukların sözü önemli. Çocuklarını halen eski gelenek ve göreneklerine göre yetiştiren ailelerde var. Saygı duyuyorum bu zamanda, o zamanın evladını yetiştirmek çok zor.

Teşekkür ediyorum kendilerine. Saygılar