Güzel Bursa’mızın güzel tarihi bir geçmişi olmuş. Bursa’mızın simgesi halini almış, unutulmaz ölümsüz ikili Hacivat ile Karagöz bugünkü Çekirge Meydanı’nda heykelleri ile kendini hatırlatmakta anılardan silinmemektedir. Bursa Ulu Cami’nin yapılışında çalışan iki işçinin hayatlarını kısaca hatırlarsak; Kambur Bâli Çelebi (Karagöz) demirci ustasıdır. Trakya’nın Samakol köyünden olup, Orhan Gazi döneminde Bursa’da yaşamıştır. Saçsız başına ' ışkırlak' adlı şapka takar, yeşil renkte kıyafet giymeyi severdi. Hiçbir zaman düzgün bir işi olmamış, okumamış, cesur, tepkilerini çabuk açığa vuran, öfkelenip kavga eden, yalancılığa ve ikiyüzlülüğe tahammül edemeyen, gerçekçi bir halk adamıdır. Halk dilinde konuşur, her işe burnunu sokar, patavatsız konuşmalarından dolayı her zaman başını belaya sokan, işin sonunda bir yolunu bulup kötü durumdan sıyrılmayı da bilen bir yapısı vardı. Hacivat ince yüzlü, sivri sakallı, iyi eğitim görmüş, bilgili ağırbaşlı, kişisel çıkarlarını önde tutan kurnaz, içten pazarlıklı nabza göre şerbet veren, mahallenin akıl danışıp yardım istediği, her kalıba girebilen, Hacı İvazağa adıyla da bilinen bir kişiydi. Kırmızı renkte giyinmeyi severdi. Müzikten, edebiyattan anlayan, her konuda biraz bilgisi olan Karagözün sırtından geçinmeye çalışan bir duvar ustasıydı. Cami inşaatında çalışmaya başladıklarında, mimarbaşılarının malzeme almak için şehre gittiği her anı fırsat bilip iki arkadaş birbirleriyle atışmayı çok severmiş. Camide çalışan işçilerde keyifli ve eğlenceli atışmalarını izlerken, cami inşaatı yavaşlamış. Padişahın hoşuna gitmeyen bu durum, mimar başının araştırıp Hacivat ile Karagözün işçilerin çalışmasına engel olduğunu söylemesi sonucu, derhal bu iki kişinin asılması emrini vermiştir. Emir yerine getirilmiş, fakat bütün şehir bu olayı büyük üzüntü ile karşılamış, Orhan Gazide kısa süre sonra hatasını anlamış vicdan azabı çekmiş, Şeyh Küşteri adındaki uleması, padişahının üzüntüsünü gidermek için, bu ikilinin atışmalarını taklit etmeye başlamış. Karagözcülüğün Piri kabul edilmiş. Günümüzde bu tiplere sahip doğaçlama yapabilen halk adamlarına acil ihtiyaç var. Tarih tekerrürden ibarettir denilir. Belki bir gün bir yerlerden çıka gelirler. Aynısı olmasa da, aynısının benzerini görmeyi umut ediyorum. Saygılar…