Beklediğim ama gelmesini hiç istemediğim, istenmeyen misafir sonunda bizim kapımızı da çaldı. İki yıldır tanıyoruz kendisini. Duyumlarımıza göre çat kapı sürekli onun bunun evine girer olmuş, musallat olmadığı kalmamış. Genç yaşlı demeden, gözüne kimi kestirirse, bütün dünyadaki insanları hedef almış yüzsüz. Ne kadar kovsan da, istemesen de hiç ummadık, beklenmedik bir yerden fare gibi her delikten sızıp sizi bulabiliyor. Önceleri; abartı, uydurma veya yalan gibi geliyordu. İnsanların gözünü korkutmak için fazla abartılı anlatılıyor diye düşünüyordum.

Zaman içinde düşüncelerim değişti. İnsan nesline  ‘DUR’ demek, gittikçe artan nüfusun önünü kesmek, dünyadaki hava kirliliğinin artışını, fabrika bacalarının kirliliğini durdurarak değil de insan neslinin ölümünü hızlandırarak uygun çözüm bulduklarını düşünmüşler. 5 yıl önce alınan kararı, 2 yıldır uygulamaya geçirmişler. 10 yıllık bir zaman sürecinde, belirli aralıklarla dünyaya saldıkları bu ölümcül yaratıklar için özellikle yaşlı kesim hedef alınmış. Devamında kronik hastalıkları olan, bağışıklığı zayıf ve göçmüş güçsüz insanları hiç affetmeden yapışıyor.

“Sağlıklı ve güçlü olan ayakta kalsın, çürükler bir an önce ayıklansın” fikrini savunarak, atmosferdeki artan karbondioksit gazını durdurmak için insan soyunu azaltmaya karar vermişler. Kendilerince uydurma bir isim koyup adına ‘Korona’  diye canavar yaratmışlar. ‘Yok edici’, ‘Öldürücü’ veya ‘İnsan Yiyici’ dememişler. ‘Salgın’ veya  ‘bilinmeyen mikrop’ diye adlandırılıyor.  ‘Laboratuvarda kendimiz isteyerek ve bilerek bunları ürettik. Bunlar aslında  ‘üç öldürücü kardeş, ‘biz daha bunların birini saldık, henüz diğer ikisini halen saklamaktayız. İstersek, gerekli görürsek, diğer ikisini de faaliyete geçiririz’ demiyorlar. Zaten şu an tam da istedikleri gibi gidişat.

Bütün dünyada toplu katliamlar yaşandı ve yaşanıyor. Aşılar koruyabildiği kadar koruyor, bazen koruyamadıkları da oluyor. Aşılı ya da aşısız hiç fark etmeden istediği kişiye yapışıyor. Sonuç kişinin bağışıklık gücüne bağlı. Kimi güçlü bünyesi ile mücadele edip kendini kurtarıyor,  kimi de hayata veda ediyor. Salgını çıkaranların istediği oluyor. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, olacağı varsa,  gelip seni bulabiliyor. Tabii ki önlemi asla bırakmamalı. “Mesafe, Maske ve Temizlik” her zaman olacak.

Sevdiklerimize ve dostlarımıza gerçek iyilikte bulunmak istiyorsak temastan kaçınacağız. Eskiden olduğu gibi yanak yanağa öpüşmek veya sarılmak yok artık. Asıl tedbirini en büyüğü bu… Vücudumuzun bağışıklığını korumak ve güçlendirmek için mutlaka bağışıklığımızı güçlendirici ilaçları, eczanemize danışarak kendimize uygun olanı alıp kullanmalıyız. Özellikle kış aylarında bunu ihmal etmeyelim.

C vitamini ve D vitamini, Koronavirüs’ten korunmak için uzmanların tavsiye ettiği ilk önlem. Bol sebze ve taze meyve ağırlıklı beslenme, et, balık ve tavuk vücut için korunma kalkanı. Günde en az iki litre içebiliyorsanız üç litre su tüketmek gerekli. Gençlerimiz, gençliğine güvenip  ‘ Bana bir şey olmaz’ düşüncesinde olduklarından, düzensiz beslenme ve uyku ile dikkatsiz ve kurallara gerektiği kadar sıkı uymadan yaşamayı tercih ettiklerinden, birinci derece risk altında olduklarının farkında değiller. Hayatın tadını çıkarmaya çalışıyorlar. Bu yanlış düşünce onların hastalığa yakalanmasına neden oluyor. Televizyonda hastaları görmek, sıradan haber izlemek gibiydi.

Bir gün aynı hastalık seni ya da sevdiklerini bulduğunda gerçek insanın canını çok ağır yakıyor. Hayatımızın çok üzücü 10 gününü geride bıraktık. Şükür davetsiz misafiri gönderme aşamasına geldik. Rabbim o pisliği kimseye musallat etmesin. Kimseyi onunla yaşatmasın. Sonsuza kadar herkesin hayatından defolup gitsin, asla geri dönmesin inşallah.

Saygılar...