Anne-baba ile büyüyen mutlu ailelerin çocukları; Anne-babasız büyüyen mutsuz ailelerin çocuklarının ruh halinden anlamazlar. Anlaşılması çok karışık bir denklem gibi olduklarından, istediğin kadar uğraşsan, psikolog da olsan onları tam çözemezsin. Onları ancak kendi hayat hikayeleri birbirine benzeyenler, birbirlerinin dilinden, gönlünden anlayanlar anlarlar. Dünyanın döngüsü içinde insanların yaşadıkları hayat hikayeleri bir döngü içinde sürekli tekrar halinde gibidir. Yaşanılanlar ne ilk ne son olur. Sürekli tekrarlanan hayat hikayeleri; evlenenler, ayrılanlar, ortada eksik yarım kalan evlatlar, mutsuz büyüyen nesiller! Birbirlerini sevip beğenen, aşık olan çiftler evlenmekle hayatlarını birleştirirler. Mutluluklarını evlat sahibi olarak daha da sağlamlaştırdıklarına inanırlar. Beklenmedik bir anda işler istedikleri gibi yolunda gitmediğine inandıkları zaman, anlaşamadık diyerek; hiç arkalarında nasıl bir enkaz bıraktıklarına bakmadan çekip gitmeyi kurtulmak görürler. Evde arkalarında yolunu bekleyen gelmesi için dua eden, gözü camda, kulağı kapıda, yerinde duramayan masum canları hiçe sayarlar. Zaman içinde o masumcuklar, yeni hayatlarına alışırlar. En azından görenler öyle zannederler. Ama o masumcukların iç dünyalarında bırakılan hasar, doldurulamayan eksik yarım kalan sevgiler, geri dönüşü olmayan hasretlik ve özlem çekmiş kalp yarası, iç dünyalarında yolunda gitmeyen, tamamlanamayan bir eksikle yaşamaya çalışan, sürekli huzursuz eden duyguları yanlarını bırakmaz. Mutlu bir aile tablosu görseler, çevrelerine gülerek bakıp mutluluklarına ortak oldukları imajını verseler de içlerindeki onları rahatsız eden o kötü kıskançlık yangınına engel olamazlar. Bir duygu sürekli kemirir içlerini. Duygularını saklamakta ustadırlar. Kıskançlıklarını gizlerler, fakat hırçın geçimsiz, sinirli halleri, içine kapanık yalnızlığı tercih istekleri hiç eksik olmaz. Sevdiklerini başkalarıyla paylaşmak istemeyen, sahiplenme duygusu içinde olduğundan çabuk darılır, çabuk küserler. Bu istenç dışı duyguları yüzünden genellikle uzun süreli ilişkiler kuramazlar, terk eder ya da terk edilirler. Yalnızlık ve terk edilme alışık oldukları geçmişidir. Onlara sabır gösterecek dost arkadaş bulmak çok zordur. Bu kesim kendilerini hasta kabul etmediklerinden uzman birinden destek almayı da düşünmezler, teklif etsen de kabul etmezler. Mutluluğu bilemedikleri için çevresindekileri de mutlu edemezler, olanı da çekemezler. Oysaki çok basit bir duygudur. Mutluluk ‘paylaşmaktır’ mutluluk ve sevgi ikiz kardeştir. Her şeyini paylaşmaktır. Acıyı, tatlıyı, kederi, tasayı, hayatı paylaşmaktır. Birlik beraberlik içinde el ele verip her zaman ve her şartlarda sevdiklerinin arkasında olmaktır. Saygılar…