İnfertilite yani kısırlık özellikle ülkemiz açısından bu yüzyılın vebası haline gelmeye adaydır.

Son yıllarda kısırlık vakalarında inanılmaz artış olduğu bir gerçek.

Bu durum sadece hekimler tarafından tespit edilen bir olay değil.

Artık herkes bunu teyit edebilir.

Kendi çevrelerinde mutlaka kısırlıktan şikayetçi olan birileri vardır .

Gayet tabi ki bu hızlı artışın sebepleri var.

En önemli sebep aldığımız gıdaların niteliğindedir.

Son yıllarda buna GDO’lu gıdalar da eklenince olaylar işin içinden çıkılması zor bir hal almaya başlamıştır.

Dünyada gıda, ilaç, bitki tohumları gibi stratejik sektörler Yahudilerin tekelindedir.

Bizim de özellikle ilaç ve tohumlardaki dışa bağımlılığımız ortada.

Bir ülkeyi veya milleti yok etmenin artık değişik yolları var.

Bunu yapmak için illa savaşmanıza gerek yok.

Biyolojik ve genetik yollarla bunu da pek hala yapabilirsiniz.

Özellikle bir milletin genetik profilini biliyorsanız onlara özel , onlara tesir eden ilaç veya maddeler üretebilirsiniz.

Bunun çarpıcı örnekleri de yok değil.

Hatırlanacağı üzere yıllar önce cemaat üyesi bir kişi ile ilgili yaşanmıştı.

Kendisine hastalığından dolayı kemik iliği nakli gerektiği söylenmiş ve onbinlerce kişi kan örneği vermişti.

Ve bu kan örnekleri test için ABD’ye gönderildi.

Bu durumun tehlikeli olduğunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit edecek boyutta olabileceğini anladıklarında, yetkililer bu kan numunelerini gönderilmesini yasaklamış, ancak iş işten geçmişti.

Genetik profilimizi çıkaracak kadar kan örneği çoktan gönderilmişti bile.

Ve işin asıl enteresan tarafı da sonradan anlaşıldı ki bu bahsi geçen kişiye aslında kemik iliği nakli yapmaya gerek bile yokmuş.

Şimdi tekrar konumuza dönelim.

Ülkemizde meydana gelen kısırlıktaki inanılmaz artış tesadüf değil.

Bu artış herşeyden önce tohum , ilaç ve GDO’lu gıdalardan dolayı meydana gelmektedir.

Olayın kötü tarafı da bu gıda ve ilaçların sadece kısırlık değil, kanser başta olmak üzere başka birçok kesin tedavisi olmayan kronik hastalıklara sebep olmalarıdır.

Bunlar kimin tekelinde olduğunu yazdık.

Benzer sonuçlar aşılar ile elde etmek mümkün.

Böyle bir sorun yıllar önce bize dayatılan ,,domuz gribi ‘’ aşıları ile yaşandı.

Biz de o günlerde çevremizdeki dostlarımıza bu aşılardan yaptırmanın sakıncaları dan bahsetmiş ve yaptırmamaları konusunda telkinde bulunmuştuk.

Bunu dostlarımız çok net hatırlayacaklardır.

Nitekim dönemin Sağlık bakanı yüklü miktarlarda aşı almasına rağmen olayın iç yüzünü öğrenen Başbakan o aşılara güvenmediğini ve yaptırmayacağını söylemişti.

Bundan öte daha bir yıl bile geçmeden Dünya sağlık örgütü bu aşılarla ilgili ciddi yan etkilerinin olduğu ve anlamlı faydalarının olmadığı konusunda açıklama yapmıştı.

Şimdi bazı çevreler devam eden corona salgını ile ilgili uygulanan aşılarda da benzer sıkıntılar yaşanacağını dile getirmekte ancak şu an için piyasada olan aşılarda böyle bir tehlike söz konusu değil.

Ancak ilerisi için bir şey diyemiyoruz.

Sonuç olarak kısırlık konusu son derece önemli ve ihmal edilmemesi gereken bir konu.

Sadece Sağlık Bakanlığı değil, bu konuda Tarım Bakanlığı başta olmak üzere ilgili birimler konunun çözümü için multidisipliner bir çalışma yürütülmelidir.

Zira ciddi tedbirler alınmadığı takdirde bu durum yakın gelecekte ulusal güvenliğimizi tehdit edecek duruma gelecektir.

Burada asıl bilim ve teknolojiye yatırım yapmanın önemini vurgulamak istiyoruz.

Gerçek anlamda bağımsız ve söz sahibi ülkelerin arasında yer almak isterseniz özellikle bazı stratejik sektörlerde kendi ürettiğiniz ürünleri kullanmalısınız.