Bu konularda zaman zaman yazdık ama anlaşılan daha çok yazmaya devam edeceğiz.

İnsanoğlunun arasında fitneci ve bozguncular var olmaya devam ettikçe bu konular da gündemde kalmaya devam edecektir.

Ne zaman birileri olumlu bir şeyler yapmaya kalkışsa bunlar ortaya çıkıp her ortamda fitne ve bozgunculuk yaymaya başlar.

Bunların profilleri karbon kopya gibi hep aynıdır.

Hayatları boyunca bir baltaya sap olamamış, çevresinden hattan akrabaları tarafından bile dışlanmış tipler.

Bu tür davranışlar aslında  kendilerine zarar vermekten başka bir işe yaramadığının farkında değil bu zavallılar.

Günün sonunda yaptıkları şaşmaz şekilde her zaman kendilerine döner.

Yoksa tabi ki eleştiriler de olacak, farklı fikirler de.

Faaliyet olan her yerde eleştiri de olur, Farklı fikir de  ki olmalıdır da.

Eleştiri başarıyı arttıran   en önemli sebeplerden biridir.

Ama eleştiri, eleştirdiğiniz şeyin yerine kendi öneriniz varsa eleştiridir.

Yoksa bu eleştiri değil, bozgunculuktur ki, maalesef  toplumda eleştiriden ziyade bozgunculuk yapan fazlasıyla insan vardır.

Bunlar “suya sabuna” dokunmaz, ama  ne zaman ki birileri bir şey yapmaya kalkışsa   ahkam kesmeye başlayanlardır.

“Eleştiriyorsun nasıl yapalım ? “ dersiniz, cevap yok.

“O zaman buyur sen yap” dersiniz   “Yok olmaz” der.

Tüm kesimlerde olduğu gibi camiamızda da bu tip insanlar görmek mümkün 

Ne zaman ki birileri bir girişimde bulunsa bunlar hemen  kusur aramakla kalmaz her yere şikayette bulunurlar.  

Camia olarak yıllarca bir yere gelemediysek bu tür insanların sayesindedir.

Kendisi cesaret edip taşın altına elini koymaz, ama bunu yapan biri çıkarsa hemen taş koyar.

Oysa iyi düşünce ve hareketlerden birtakım aksaklıklar yüzünden olumsuz sonuç almak mümkündür, ama olumsuz düşünce ve hareketlerden iyi sonuç almak mümkün değildir.

Bu konularda konuşulacak çok şeyler var. Konuşuruz da.

Biz  konumuzu çok güzel özetleyen bir kıssadan hisse ile tamamlayalım.

“Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak hocasına götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.

Büyük usta öğrencisine, yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş. 

Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına gitmiş. Usta ressam üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. 

Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş; fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına da insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltilmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. 

Birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış. 

Sevinçle ustasına koşmuş. 

Usta ressam şöyle demiş:

İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. 

Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.

Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini, bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.”

"Bir insan bilmiyorsa ne istediğini, hem seni ziyan eder hem kendisini" Hz. Mevlana 

Başlıktaki sorunun cevabı mı?

Yapıcı olmaya, birbirimizin yaptıklarıyla gurur duymaya başladığımızda!