1800’lü yılların sonunda İstanbul’da Nişantaşı’ndaki taş konakta, İhsan Raif adında henüz 13 yaşında köklü bir ailenin kızı vardı. İyi eğitimli, edebiyata, sanata, müziğe ve öğrenmeye hevesli olan bu genç kızın babası, dönemin Padişahının gözde isimlerinden, valilik ve bakanlık yapmış bir adamdı. Bir gün İhsan Raif hanım odasında kardeşi Belkız ile oynarken bir gürültü duyar. Kapı açılır, içeri hiç tanımadığı, hayatında hiç görmediği bir adam girer. Bu adam henüz 13 yaşında çocuk olan bu kıza uzun zamandır göz koymuş, reji memuru Mehmet Ali’dir. Evdeki hizmetçiler komplo kurarak bu adamı kızın bahçesine sokarlar. Adam kızı kaçırmaya çalışır ama başarılı olamaz. Kızın adamla arasında hiçbir temas olmaz ama mahallesinde adı çıkar ve babası bunu gurur yapar. Kızını kirlenmiş kabul eder, eşinin ve yakınlarının ısrarlarına rağmen, kızının da ağlamalarına, yalvarmalarına merhamet göstermeden, babası yaşındaki, başka kadınlarla birliktelik yaşayan ve birde çocuğu olan bu haine kızını verir. Evlendirip İzmir'e bir sürgün havasında yollar.1890 yılında 14 sene dönemeyeceği İstanbul’a veda ederken içinde ailesinden, çocukluk masumiyetinden, çok sevdiği İstanbul’dan, hem de hiç sevmediği, kocaman bir adamın karısı olarak ayrılırken kendisini anlatan bir şiir yazar. Kimseye etmem şikayet; ağlarım ben halime Titrerim mücrim (suçlu) gibi, baktıkça istikbalime (geleceğime) Perdei zulmet çekilmiş (karanlık çekilmiş),korkarım ikbalime (talihime) Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime. Bütün duygularını bu şiire döker. Babası içinde şunları yazar; - " Babamın terazisinin şaştığını hiç görmedim ben. Onu Hz. Ömer adaletinin timsali bilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o terazi. Mehmet Aliyle nikahlanmaktan başka çıkar yolum kalmadı. Günlerce gözyaşı döktüm, haftalarca yalvardım. Babacığım, masumum, bana kıyma, derslerimi tamamlayayım, yaşım küçük, beni yakma, dizlerine kapandım. Beni sevdiğim biriyle evlendir, telli duvaklı gelin et. ."Dedi dinletemedi. Evliliği; başka kadınlarla birlikte olan kocasından ayrılmasına izin verene kadar 14 yıl devam etti. Bu evlilikten 3 çocuk sahibi olarak ayrıldı. İkinci evliliği bir gün sürdü. Eşinin zorla elini öptürmek istemesine gönlü razı gelmeyince derhal boşadı. Üçüncü evliliği bir aşk üzerine oldu. Eşinin ölümüne kadar devam etti. Yazar eşi Şahabettin Süleyman sayesinde; edebiyat dünyasından bir çevre edindi ve şiirlerini bu sayede tanıttı. Dördüncü evliliğini bir Fransız ile yaptı. Ihsan Raif hanımın kısa ve hareketli yaşamı 1926 yılında son buldu. 49 yaşında hayata veda etti. Beğenerek dinlediğimiz bu güzel şarkının hikayesi edebiyatımızın ilk kadın şairlerinden olan İhsan Raif Hanıma aittir. Saygılar.