Muhalefetin oluşturduğu masa Cumhurbaşkanı adayı belirleyebilmiş değil.

Bunun en büyük sebebi Kılıçdaroğlu'nun ısrarla aday olma hevesidir.

Muhalefetin adayları arasında en zayıf halka kendisi.

Anketlerden bu net olarak görülebiliyor zaten.

Mevcut  siyasi ortamda Kılıçdaroğlu da kazanabilir o ayrı.

Çünkü yapılan anketlerde yüzde 50'nin üzerinde seçmen hiçbir koşulda mevcut Cumhurbaşkanına oy vermem diyor.

Ancak bu oran bugünü yansıtan bir sonuç

Yarın konjonktür ne şekilde değişir, değişirse oranlara nasıl yansır belli değil.

Bundan dolayı aday konusunda altılı masa en fazla karşılık gören kişinin üzerinde durmalı. Çok rahat kazanılabilecek bir seçimi gereksiz yere sıkıntıya sokmanın anlamı yok.

Kılıçdaroğlu sistem değişikliğinden sonra adaylığını koysun.

İcra makamı olmayan, eski sistemde olduğu gibi daha çok sembolik makam olan Cumhurbaşkanlığı için  ideal bir tercih olur.

Dürüstlüğü ve  tarafsızlığı ile bu makamı en iyi şekilde temsil edeceğinden  kimsenin şüphesi yok.

Altılı masanın önemli bileşenleri de en fazla teveccüh gören kişiden yana oldukları verdikleri beyanlardan belli.

Ancak masaya birden fazla isim konulduğu zaman gerekirse oylama yapılabileceği ifade edilmekte.

Böyle bir sözün geçmesi bile büyük bir yanlışken fiili olarak bu yola başvurmak altılı masa açısında inanılmaz   hata olur. 

Altılı masanın en büyük stratejik hatası adayın masada oylanması olur.

Böyle bir tercih en amatör siyasetçiler bile yapmaz.

Bir defa bir şeyin oylaması demek ilgili şeyde konsensus yani görüş birliği yok demektir. 

Oylamada kim çıkarsa çıksın zararı masa ve oluşturdukları ittifak görecektir.

Kaybeden taraf masada kazanan adaya ne kadar destek verir?

Verse bile bu destek istenen seviyede olur mu?

Kesinlikle olmaz! Mutlaka kırgınlık yaşayan birileri çıkacaktır.

Böyle bir tercih düpedüz iktidara destekten başka bir şey olmayacaktır.

Mesele aday da olmayacak.

Mesele masanın süreci sevk ve idare edememesi meselesi olacaktır.

Aday belirleme gibi hayati bir öneme sahip bir konuda fikir birliğine varamayanlar ülkeyi nasıl yönetecekler soruları oluşmasına sebep olacak.

Fikir ayrılığı olduğu takdirde yapılması gereken son derece basittir.

Adayı belirlemek için bir kriter ortaya konulmalı.

En uygun kriter de anketlerde önde çıkan isim üzerinde durulması.

İlk turda , mevcut Cumhurbaşkanı dahil, seçimi kazanan hiç bir isim yok.

Tek kişi hariç:Mansur Yavaş

Kaldı ki muhalefet açısından  son derece basit bir kriter daha var aslında.

İktidar kimi en çok istiyorsa muhalefet asıl onu göstermemesi lazım.

Dikkat edilirse iktidar sürekli iki ismi gündemde tutuyor.

Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu. 

Ama ısrarla hiçbir şekilde bir kişinin ismini dahi anmıyor.

Onların en çekindikleri  isim olan Mansur Yavaş'ın

Kasten onun ismini hiç anmayarak sanki önemsizmiş gibi gösterme gayretleri var.

Kılıçdaroğlu aday olmakta ısrarcı ama asıl büyük tehlikenin farkında değil.

Velev ki aday oldu. Ama mevcut iktidara karşı bir kez daha kaybetti.

Böyle bir durumda on, hatta yüzyıllar boyunca ismi tarihe kazınır.

Böyle kritik bir seçimin kaybedilmesine vesile olduğu için.

Böyle bir kritik süreçte yaşanan mağlubiyetin altından kalkabilecek mi?

Altılı masaya umut bağlayan milyonlarca insanı hüsrana uğrattığında onların önünde bunun hesabını verebilecek mi?  Veremez!

Kaldı ki böyle bir durumda CHP genel başkanlığını da koruyamaz.

Her şeye rağmen korumaya kalkışırsa tabanda ciddi kopmalar yaşanır.

Oysa yapılması gerekenler son derece basit.

Kılıçdaroğlu adaylıkta ısrar etmez, beklentiler doğrultusunda en tercih edilen adayın gösterilmesini kabul ederse hem masayı inanılmaz rahatlatır, hem seçimlerin rahat  ve sorunsuz geçmesini sağlar.

Daha sonra sistem değişikliğine gidildiğinde adaylığını o zaman koyar.

Böyle bir seçenek gereksiz gerilimler yaşanmadan kendisi dahil herkes için çok daha hayırlı olacağını anlamalı Kılıçdaroğlu.