8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!

Kadın olmak doğuştan zordur. Hele bizim ülkemizde, özellikle İslam ülkelerinde gelenek ve göreneklere göre erkeğin sözünün ağır bastığı, kadının söz sahibi olamadığı, fikirlerine duygularına, özgürlüğüne önem verilmeyen bir toplumda kadın olmak çok çok daha zordur. ‘Kadın’ yaradılışı gereği çiçek gibi hassas bir ruha sahiptir. Yeterli ilgiyi görmezse çabuk solar gider, hatta ölür. Kırılgandır bir cam gibi dikkat edilmezse, dikkatsizce yapılan davranışlar onu geri dönülmez parçalara ayırır. Alıngandır mıknatıs gibi. Çevresinde ve yakınında kendisine yapılan her hareketi iyi yada kötü fark etmez sürekli çeker toplar. Hassastır süt gibi. Biraz unutsan çabuk bozulur, dikkat etmesen içine kaçırdıkların olsa bir daha kullanamazsın senin için çöp olur. Bütün hassas duygularını içinde saklamasını bilecek kadar da kurnazdır tilki gibi. Akıllıdır profesör gibi. İçinde her acıyı, kederi, hüznü saklayacak, barındıracak güce de sahiptir fil gibi. Doğuştan gelen genetik koruma iç güdüleri vardır, aslan, kaplan gibi. Özellikle sevdiklerine karşı gelebilecek her kötülüğe cephe alıp kendini siper edecek cesareti, ruhu da bulur peygamberimizin amcası Hz. Hamza gibi. Korkusuz ve cesaret sahibidir. Görünüşte naif çıt kırıldım gibi görünseler de içlerinde dünyayı kurtaracak güce kuvvete sahip hissederler. Her ortama göre ayak uydurup, her konuda ilk fedakarlığı kadınlar gösterir. Karşısındaki sevdiklerinden tek beklentileri öncelikle onların sağlıkları ve güvenleri, ondan sonra saygı ve sevgileridir. En büyük aldıkları hediye sevdiklerinin gülen yüzleri, huzurlu bakışları, kendisine sunulan bir tatlı sözdür.

Hiçbir zaman kendileri için büyük beklentilere girmezler, girilmesine de izin vermezler, akan nehir onların olsa yine de tutumlu kullanmasını bilirler. Bugünün yarınını da akıllarından hiç çıkarmazlar. Daima yapıcı ve onarıcıdırlar, makina gibi. Öyle hissiyatlı, ön görüşlü kadınlarımız da vardır ki bazıları öleceklerini de önceden bilirler. Yakın dönemde yaşanılan depremde kaybettiklerimiz arasında bir annenin 9 yaşındaki oğluna verdiği öğüt gibi. Öyle öğüt ki yüreğimi taaaa derinden yaktı. Sanki olayı yaşayan ben oldum. "Ben ölürsem sakın arkamdan ağlama, ben çok üzülürüm, yerimde rahat yatamam. Sen mutlu ol, gül ki ben de rahat huzurlu olayım.” Evladına verdiği öğüde bakarsanız oradaki analık duygusunu hissedebilirsiniz. Ben bittim! Çok doğru anlamlı ve güzel bir öğüt. Rahmetli erdemli olgun, ileri görüşlü bir kadınmış. Oğlu da annesinin bu öğüdüne uymuş. "Annem üzülmesin diye bende ağlamıyorum.” Canım oğlum küçücük içinin kan ağladığını bilsek de elden bir şey gelmez, ‘kader’ karşısında. En büyük şansın öyle bir kadının oğlu olmandır. Kadın bir çiçek bahçesi gibidir. Bakmasını, koklamasını bilenler için. Bulunduğu ortamı gül bahçesine çevirir, kendisini mutlu eden sevenleri olursa. İleri ülkelerde kadına verilen değerlerle bizim ülkemizde kadına verilen değer maalesef hiç yok gibi. Sevgili Atamız; Mustafa Kemal Atatürk'ün sayesinde kazandığımız haklar da olmasaydı hiç yokmuş gibi sayılacaktık ki, şükür varlığımız onaylandı. Sağ olsun sevgili Atamız, bizi en büyük ‘O’ düşündü, saydı, değer verdi. Rahmetle, sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyoruz kendisini. Sayesinde bugünlere eriştik. Bıraktığı özgür hakların sahibi olarak huzurlu, güvenli ve mutluyuz. Dünya Kadınlar Günümüz hep var olsun. Saygılar…