İslamiyet’imizin değerli halifelerinden biri olan Hz Alinin hayatından kısa bir özet geçmek bu mübarek günlerde hayırlı bir sevap olur. Peygamberimizin amcasının oğlu olan bu kişi beş yaşında peygamber efendimizin himayesine girer ve büyüdüğünde kızı Hz. Fatıma ile evlenir. Bu evlilik ten Hz. Hasan, Hz.Hüseyin, Hz. Zeynep ve Hz. Ümmügülsüm isimli çocukları olur. Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere bütün savaşlara katılmış, Peygamberimizin " Sancaktarlığını" yapmıştır. Efendimizin Vahiy katipliğini de üstlenmiştir. Peygamberimizin ölümünde cenazenin yıkanmasını peygamberimizin vasiyeti üzerine üstlenmiştir. Sahabeler arasında kuran, hadis ve özellikle fıkıh alanındaki bilgileriyle kendini kabul ettirmiş; ilim, takva, ihlas sahibi cömert bir kişi, Kuran ve Sünneti en iyi bilenlerden birisiydi. 

Halife Hz. Osman’dan sonra yerine geçen dördüncü halifedir. Hz. Ali Efendimizin milâdi 600 yılında, Mekkei Mükerremede; Recep ayının 13.de Cuma günü, Kâbe’nin içinde doğmuştur. Kâbe’de doğan bu çocuk Allah tarafından çocuğa lütfedilen bir ayrıcalıktır ve fazilettir. Hz. Ali’den önce ve sonra Kâbe’de doğan hiçbir insan olmamıştır. Peygamberimize ilk inanan çocuk ve İslami ilk yerine getiren kişidir. Küçük yaştan itibaren Resûlullah’ın eğitimini almıştır. Peygamberimiz kendisini kardeşimdir diyerek kabul etmiştir. " Allah’ın Arslanı " olarak da isimlendirilmiştir. İslamiyet’in kabul edildiği günden beri fitne ocağı olan hariciler hiç bitmemiş, zaman zaman bir araya gelip nasıl intikam alacaklarını planlayıp uygulamayı başarmışlardı. Bunlardan biriside İbni Mülcem; sabah namazından önce Hz. Ali’nin geçeceği yola pusu kurmuş, hicretin 40.yılı, Ramazan ayının 21.günü MS.661 ırak kûfe şehri merkez camisinde arkasından zehirli kılıcıyla başına ağır darbe indirmiştir. Hz. Ali ağır yaralı haldeyken dahi, sabah namazını kılmalarını, vakti geçirmemelerini söyler. İki gün evinde yattıktan sonra oğulları Hz. Imam hasan ve Hz. İmam Hüseyin’i yanına çağırıp vasiyette bulunur. - "Yarın sabah bir pir gelecek beni götürecek. Vermemezlik etmeyin " der ve gözlerini kapar şehit olur. Ertesi gün kocaman bir deve ile pir gelir elindeki getirmiş olduğu kefeni ile cenazeyi hazırlayıp tabuta koyar ve deveye yükler yoluna gider. Hz.Ali’nin oğulları bir an babalarının vasiyetini unutur, pirin peşine düşerler, yüzündeki kapalı peçeyi açarlar. Kim olduğunu merak ederler. Birde bakarlar ki babaları Hz. Ali dirilmiş, kendi tabutunu çeken bir arap deveci olmuş. Şaşırırlar ve göz yaşlarını tutamazlar. Deve, tabutla birlikte oracıkta gözden kaybolur. Diğer bir rivayete göre de Hz.Ali’nin karışık bir siyasi ortamda şehit edilmesi, kabrinin gizli tutulmasına neden olmuştur. Bu günkü kabri; Afganistan Türkistan’ının tam kalbinde yer alan Belh şehrindedir. Büyük Selçuklular döneminde Sultan Sencer, Hz. Ali’nin Türkistan’daki mezarını korumaya aldırır. Türbe inşaa ettirir. Türbenin etrafına da şehirler kurulur. Bu şehre de Kutsal mezar anlamına gelen "Mezarı Şerif" denilmiştir. Saygılar…