Genel seçimlerden sonra CHP'de bir değişim gayretleri almış başını gidiyor.

Bu konuda yazmıştık;

Esas doğru usul yanlış diye.

CHP'de köklü bir değişim ve reorganizasyona ihtiyaç olduğu tartışılmaz bir gerçek. 

Ancak değişimcilerin izledikleri yol ve yöntem daha baştan hatalı olunca adım adım hüsran yaşamaya doğru gidiyorlar.

Burada mesuliyet liderde.

Bir hareketin veya eylemin zafer veya hüsranla sonuçlanması liderin performansıyla doğru orantılıdır.

Zafer için başta cesaret, taktik, strateji ve oyun kurma yeteneklerine sahip olmak lazım.

Bu meziyetlere sahip olmayanlar zaten lider olamaz.

CHP'deki değişim hareketinin liderliğini İmamoğlu yapıyor.

Değişim sürecini başından beri hatalı yürüttüğü gibi hata üstüne hata yapmaya devam ediyor.

Liderlik vasıfları olmadığı her geçen gün daha net ortaya çıkıyor.

Bir defa cesaret konusunda kendi destekçileri arasında bile şüpheler oluşmasına sebep verdi.

Madem değişim isteniyor ve hareket başlatma gayreti var o zaman en başından cesurca bu hareketin başına geçip bunu isteyenlere liderlik etmesi gerekiyordu.

Gizli kapaklı toplantılarla bu işi yürütmeye çalışmak zafiyet göstergesidir.

Ama madem açıkça meydana çıkıp değişim mücadelesi verilmeyecek o zaman izlenecek strateji farklı olmalıydı.

Bir ekip kurup onun adına teşkilatlar nezdinde değişim hareketi yürütülmesi gerekiyordu.

Değişimin alt yapısını kendisi hiç müdahil olmadan kendi ekibine yaptırması gerekiyordu.

Böyle bir girişim belli bir olgunluğa ve teşkilatlarda belli bir karşılığa ulaştığında o zaman ortaya çıkıp;

Madem teşkilatlarda böyle bir talep var bize düşen görev de onların iradesine uymaktır denilir.

Nasılsa Kılıçdaroğlu başından beri genel başkanlığa devam edip etmemesi konusunda söz teşkilatlarda ve delegelerde diyor.

Ama hem açıktan çıkıp değişime liderlik etmeyip, hem el altından gizli kapaklı toplantılar düzenlemeye kalkışırsanız kendinizi diskredite ettiğiniz ile kalırsınız.

Bu hal ve davranışları ile İmamoğlu kendisinde ne cesaret, ne de oyun kurma ve strateji geliştirme yetenekleri olmadığını göstermiş de oldu.

Evet 2019 yılında İstanbul seçimlerinde sandıklara sahip çıkarak ve oy sayımlarını sonuna kadar takip ederek iyi bir performans çizdiği doğru ancak orada da asıl  CHP İstanbul İl örgütünün rolü vardı.

Ama sadece o kadar.

Buradaki durumu iyi tespit etmek lazım.

İmamoğlu çok üstün vasıflara sahip olduğu için seçilmemiştir.

Seçilmesi tamamen iktidar karşıtı kitlenin onun etrafinda birleşmesinden dolayı olmuştur.

Yani muhalefet onun yerine kimi çıkarırsa çıkarsın kazanacaktı anlamına geliyor bu,ki zaten İmamoğlu da kimsenin bilmediği tanımadığı bir isimdi.

İmamoğlu sadece fırsattan istifade etmiş şanslı biri olarak bakmak lazım olaya.

Anlaşılan bu oportünizm yani fırsatçılık onda alışkanlık yapmış olacak ki şimdi de CHP'de ortaya çıkan tepkileri fırsata çevirme peşine düşmüş.

CHP'de lider kadrosundan başlayarak değişim ve yenilenmeye ihtiyaç var ama partinin rönesans devrini yaşaması ve yükselmesi için İmamoğlu gerekli yeterlilikte olmadığını anlatmaya  çalışıyoruz.

Yani özetle, o kişi bu kişi değil!