Diyanet İşleri Başkanlığı 1924 yılında Atatürk'ün talimatıyla kurulan bir kurum. Kuruluş amacı milletimizi dini açıdan aydınlatmak, yobaz zihniyetli sahtekar hocalardan ve din istismarından kurtarmak.

Ancak gelin görün ki kuruluşunu ve varlığını  Atatürk'e borçlu olan diyanet onunla ilgili  etkinliklerde ismini dahi anmaktan imtina ediyor.

Son Cumhuriyet kuruluş yıldönümü kutlamalarında olduğu gibi.

Bu diyanetin kimin diyaneti?

Kuruluşunu borçlu olduğu Cumhuriyetin mi?

Dini açıdan onunla ilgili bazı soru işaretleri olabilir ama bu konular ahiretlik konulardır. Herkes orada kendi hesabını verir.

Burada milletimizin ezici çoğunluğunun hassasiyetlerini gözetmek zorundadır diyanet.

Kaldı ki Kurtuluş savaşında şehit olan on binlerce insanımızın aziz hatırası da söz konusudur.

Bundan dolayı diyanet kuruluş amacına, dini açıdan milletimizi aydınlatmak ve yobaz zihniyetten korumak  gibi, uygun hareket etmeli.

Yani eğitim şart.

Burada şu dilemma ortaya çıkıyor.

Eğitim mi , ibadet mi?

İnfiale yol açmamak için hemen şunun altını çizelim:

Bu hayatta Dinden daha üstün hiç bir şey yoktur.

İbadet de dinimizin olmazsa olmazıdır.

Ama dinimizde ibadetten daha önce gelen bir şey vardır. 

Güzel ahlak.

Güzel ahlak haramdan sakınmak demektir, kalp temizliği demektir.

Zira edilen dualar, yapılan ibadetler kalpten geçer.

Kalp temiz olmayınca bunların hiç biri ulaşması gereken yere ulaşmaz, ulaşmadığı için de yok hükmündedir.

Ve kişi kalp temizliğine ulaşmadan bu Dünyadan göçüp giderse yaptığı ibadetlerin de  hükmü yoktur.

Cenab-ı Allah’ın kimsenin  ibadetine ihtiyacı yoktur.

Bu ibadetler onun sevgili kulları  mertebesine ulaşmak için bir araçtır.

Yobaz zihniyet, ki dinimize en büyük zararı veren tam da bu zihniyettir, dinimizi sadece ibadet ve şekilcilikten ibaret olarak görür.

Bunlar sadece ibadet ederek, sakal bırakarak, tesettüre girerek dinimizin vecibelerini yerine getirdiklerini sanar.

Diğer yandan da her türlü sapkınlık ve ahlaksızlık yine bunlarda.

Yok böyle bir din.

Özellikle son yıllarda sık sık sapkınlık haberlerinin çıkması   bu zihniyetteki  tarikat ve tekkelere çok fazla özgürlük verilmesi ve denetimsiz bırakılmasındandır.

Diyanetin asli görevi topluma güzel ahlak öğrenmesi konusunda  yol gösterici olmasıdır.

Dinin temeli güzel ahlaktır.

Yoksa, güzel ahlak , kalp temizliği olmayan yerde, istediğiniz kadar fetva verin istediğiniz kadar dini eğitim verin.

Tek başına bunlar bir şey ifade etmez.

Diyanet topluma önce bunu öğretecek: Her türlü sapkınlıktan uzak durmayı, haramdan sakınmayı, ahlaklı olmayı öğretecek.

Dini vecibelerimizi yerine getirmeyi öğretirken aynı zamanda ilim, irfan ve çağımızın gelişen bilimine erişmek için topluma eğitim verilmesine kılavuzluk edecek.

Yoksa Filistin’de olduğu gibi taş devrinden kalma, taş ve sopalarla İsrail'in son teknoloji ürünü silah ve tecçhizatlarına karşı çaresizce çırpınıp durmaya mahkum olacaklar.

Eğitim almış tek bir kişi sapkın harekette bulunmaz, sokakta açık diye kimseye laf atmaz, çocuklara tacizde bulunmaz, sapkınlıklara adı karışmaz.

Zaten kitabımız da bize bunu öğütlemiyor mu?

 “Oku” ile başlamasının bir manası olmalı değil mi?

“İlimle geçen bir gece, ibadetle geçen bin geceden hayırlıdır” Hz. Muhammed (s.a.v.)