Balkanlar, coğarafi konumundan dolayı dünyanın en stratejik bölgelerin başında gelmesinden dolayı tarih boyunca küresel güçlerin ilgi odağı olmuştur.
Günümüzde iki süper güç, ABD ve Rusya'nın arasında bu bölgedeki etki mücadelesi fazlasıyla görülebiliyor.
Ülkemiz de bugüne kadar değişen konjonktüre göre pozisyon aldı.
Yani bu güç odaklarının kurduğu oyunlara ayak uydurmaya çalıştı.
Buralarda bir türlü etkili politikalar geliştiremedik.
Bu nereden mi belli?
Soydaş nüfusumuzun yoğun olduğu Balkan ülkesi yok ki kendi aralarında üçe , dörde bölünmüş durumda olmasınlar.
Buna neden olarak birçok sebep sayılabilir.
Son yıllarda devlet politikaları değil daha çok parti politikaları uygulandığından, ilgili kurum ve kuruluşlarda işin ehli kişilerin olmamasına kadar.
Ama her şeyden öte sistematik, projeksyonu olan stratejilerimizin olmamasıdır temel sebep.
Bundan öte Balkanlarla alakalı ilişkiler kurumsal olarak değil, daha çok kişisel bağlantılar üzerinden yürütüldüğünden esaslı sratejiler geliştirilememiştir.
Bu tür ilişkilerde de ister istemez  çıkar münasebetleri kurulur ve  ilişkiler sağlıklı politikalar üzerinden değil, halktan ve onların beklentilerinden uzak çıkar odaklarının menfaatleri gözeterek   yürütülmeye başlanır.
Balkanlarda bir türlü ulusal çıkarlarımıza paralel kısa orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirilemedi.
Bu işler öyle derinliği olmayan günübirlik ziyaretlere  olacak işler değildir.
Bu o coğrafya ülkemiz için en stratejik bölgedir.
Bu bölge gelişmiş dünyaya açılan penceredir.
Bu bölge ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak  yolun köprüsüdür.
Büyük devletleri büyük devlet ve küresel güç yapan en önemli unsurlardan biri dış politikalarındaki devamlılık ve istikrardır.
Bu devletler on, yirmi hatta yüz yıl sonrası için stratejiler geliştirip, planlamalar yapar. İktidarlar değişse de bu politikalara sadık kalınarak  uygulanmaya  devam edilir.
Bundan dolayı bu devletler büyüktür ve küresel arenada söz sahibi ve oyun kurucudur. Bundan dolayı Balkanlarda binlerce kilometre uzaklıktaki bazı devletler oyun kuruculu rolündeyken biz sadece onların kurduğu oyunlara ayak uydurmak  durumunda kalıyoruz
Yani biz orada oyun kuruculardan biri olmamız gerekirken başkaların kurduğu oyunlara ayak uydurmaya çalıştık hep.
İstikrarlı  ve devamlılığı olan,  uzun vadeli projeksiyonu olan politikalarınız yoksa bu oyun kurucuların arasında yer almanız mümkün değildir.
Oysa bizim oradaki nüfusumuz sayesinde en etkili oyun kurucu olmamız gerekirdi.
Daha yeni yeni biz de orada oyun kurucu olacağımız söylenmeye başladı,ki olması gereken de budur.
Balkanlarla ilgili esaslı ve kalıcı  politikalar üretilemezse,oraları bilen  donanımlı kişiler görevlendirilmezse  sıkıntıların  çıkacağı konusunda yıllardan beri   uyarılarda bulunduk.
Ama yıllardan beri asıl vurgu yaptığımız konu,belirlenen  strateji ve politikaların orada faaliyet gösteren partiler üzerinden değil, STK'lar  üzerinden uygulanması gereği konusuydu.
Ama öyle laf olsun torba dolsun formaliteden kurulan derinliği olmayan STK'lar ile değil, soydaşlarımızın sıkıntılarını gündeme getiren ve çözüm üreten STK'lar.
Zira Balkan ülkelerindeki soydaşlarımızı temsil eden parti yöneticileri şu veya bu şekilde o ülkelerin kontrolünde olan kişilerden oluşuyor.
Bunun önüne geçemezsiniz.
Bundan öte siyasi partiler kanunlarına göre ve anayasalarda belirlenen esaslara göre faaliyet gösterirler. Bunun dışına çıkma şansları yoktur.
Bundan dolayı esas faaliyetler STK'lar üzerinden yürütülmelidir.
Tabi faaliyetler derken ilgili ülkelerin hassasiyetlerine , yasa ve anayasalara uygun faaliyetlerden bahsediyoruz.
Gizli ve teamüllere aykırı faaliyetlerden değil.
Yani STK'lar üzerinden evrensel temel hak ve özgürlükler konusunda, soydaşlarımızın çıkarları ve beklentileri doğrultusunda daha etkin çalışmalar yürütülebilir.
STK'lar daha fazla hareket alanına sahip.  Anlatmak istediğimiz bu.
Bu türü faaliyetlerin desteklenmesini de,bazı çevrelerin yansıtmaya çalıştığı gibi, ilgili ülkenin iç işlerine karışmak değildir.
Yıllarca birileri bu tür destekler  ilgili ülkenin iç işlerine karışmak anlamına geleceği gibi gerekçeleri ileri sürerek bu desteklerin önüne geçti.
Nasıl iç işlerine karışmak olacakmış ki?
Orada iki büyük oyuncu ABD ve Rusya fiziki olarak hiç bir bağlarının olmamasına rağmen alenen açık açık değişik parti, STK, vakıf veya fonlar üzerinden, hatta Rusya doğrudan resmi kurumları üzerinden kendi yandaşlarına destek verebiliyorken soydaşlarımıza bu tür destekler vermemiz nasıl içişlerine karışmak olabilir?
Üstelik bizim oradaki soydaşımız bizim canımız, kanımız, akrabamız.
Yani herkesten çok onların haklarını ve çıkarlarını korumaya hakkımız olduğu halde iç işlerine karışmaktan bahsetmek art niyetten başka bir şey değildir.
Kaldı ki üstte dediğimiz gibi böyle destekler ilgili ülkenin yasalarına ve hassasiyetlerine veya  toplumsal barışını bozacak nitelikte değil ki içişlerine müdahale olsun.
Oralarda ikamet eden soydaşlarımızın evrensel hak ve çıkarlarını korumak için verilecek desteklerdir.
Bundan sonraki süreçte Balkanlardaki soydaşlarımızın beklentisi ülkemizin onlarla ilgili daha proaktif politikalar izlemesidir.
Bu durumun ülkemiz açısından da olmazsa olmaz olduğunu söylemeye gerek  yok.