Geçen hafta Yunanistan ile gerilim hakkında yazmıştık.

Balkanlarla devam edelim.

Bu coğrafya dünyanın en stratejik bölgelerinden biri.

Bizim de orada nükleer silah etkisinde gücümüz var.

Soydaş nüfusumuz.

Ama o bölge ile ilgili bir türlü etkili politikalar geliştiremedik.

Bu nereden mi belli?

Soydaş nüfusumuzun yoğun olduğu Balkan ülkesi yok ki kendi aralarında üçe , dörde bölünmüş olmasınlar.

Bunun temel sebebi dış politikada devlet politikaları değil parti politikaları uygulanmaya kalkışılmasındandır.

Bu duruma, ilgili kurumlarda görev yapan deneyimli, bilgili ve birikimli kadroların, soydaşımızın sıkıntılarını, dertlerini, onların yaşam biçimini, kültürünü tanımayan kişilerle değiştirilmesi de eklenince önümüze bu tablonun çıkması kaçınılmaz olmuştur.

Balkanlarla alakalı ilişkiler kurumsal olarak değil, daha çok kişisel bağlantılar üzerinden yürütüldüğünden esaslı sratejiler geliştirilememiştir.

Bu tür ilişkilerde de ister istemez çıkar münasebetleri kurulur ve ilişkiler sağlıklı politikalar üzerinden değil, halktan ve onların beklentilerinden uzak çıkar odaklarının menfaatleri gözeterek  yürütülmeye başlanır.

Balkanlarda bir türlü ulusal çıkarlarımıza paralel kısa orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirilemedi.

Bu işler öyle derinliği olmayan günübirlik ziyaretlere olacak işler değildir.

Oysa o coğrafya ülkemiz için en stratejik bölgedir.

Bu bölge gelişmiş dünyaya açılan penceredir.

Bu bölge ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak yolun köprüsüdür.

Büyük devletleri büyük devlet ve küresel güç yapan en önemli unsurlardan biri dış politikalarındaki devamlılık ve istikrardır.

Oralarda on,yirmi hatta yüz yıl sonrası için stratejiler geliştirilip, planlamalar yapılır. İktidarlar değişse de bu politikalara sadık kalınarak uygulanmaya devam edilir.

Bundan dolayı bu devletler büyüktür ve küresel arenada söz sahibi ve oyun kurucudur.

İstikrarlı ve devamlılığı olan, uzun vadeli projeksiyonu olan politikalarınız yoksa bu oyun kurucuların arasında yer almanız mümkün değildir.

Ki bir ülkenin bekasının korunması öncelikle sınırlarının ötesinde başlar.

Bundan dolayıdır ki ABD gibi küresel güçler sınırlarının binlerce kilometre ötesinde ulusal güvenliklerini ilgilendiren konularda operasyonlar yapmakta.

Yani bekanın müdafaası öncelikle Misak-ı Milli sınırlarından başlar.

Balkanlarla ilgili esaslı ve kalıcı politikalar üretilemezse,oraları bilen donanımlı kişiler görevlendirilmezse sıkıntıların çıkacağı konusunda yıllardan beri uyarılarda bulunduk.

Ama asıl vurgu yaptığımız konu,belirlenen strateji ve politikaların orada faaliyet gösteren STK'lar üzerinden uygulanması gereği konusuydu.

Balkan ülkelerindeki soydaşlarımızı temsil eden parti yöneticileri şu veya bu şekilde o ülkelerin kontrolünde olan kişilerden oluşuyor.

Bunun önüne geçemezsiniz.

Bundan öte siyasi partiler kanunlarına göre parti faaliyetleri anayasalarda belirlenen esaslara göre faaliyet gösterir. Bunun dışına çıkma şansları yoktur.

Bundan dolayı esas faaliyetler STK'lar üzerinden yürütülmelidir.

Tabi faaliyetler derken ilgili ülkelerin hassasiyetlerine , yasa ve anayasalara uygun faaliyetlerden bahsediyoruz.

Gizli ve teamüllere aykırı faaliyetlerden değil.

Ama STK'lar üzerinden evrensel temel hak ve özgürlükler konusunda, soydaşlarımızın çıkarları ve beklentileri doğrultusunda daha etkin çalışmalar yürütülebilir.

STK'lar daha fazla hareket alanına sahip. Anlatmak istediğimiz bu.

Bu hakikatleri bizim karar vericiler bir türlü anlayamadı ve gerekli organizasyon işlerini koordine edemedi.

Bundan dolayı Balkanlarda binlerce kilometre uzaklıktaki bazı devletler oyun kuruculu rolündeyken biz sadece onların kurduğu oyunlara ayak uydurmak durumunda kalıyoruz