30 Ağustos'ta Türk milleti olarak gururla Büyük taarruzun zafer yıldönümünü kutluyoruz.

Kocatepe'den 26 Ağustos 1922 tarihinde başlatılan taarruz 30 Ağustos Dumlupınar meydan muharebesi ile zaferle sonuçlanıyor.

Dumlupınar zaferinden sonra nihai zafere ulaşmak ancak formaliteden ibaret

Darmadağın olmuş Yunan güçleri bir daha toparlanma imkanı bulamadan 9 Eylül'de İzmir'de denize dökülüyor.

İnanılmaz kısıtlı imkanlarla, inanılmaz kısa bir sürede, inanılmaz zafer elde etmek üstün meziyetlere sahip şahsiyetlerin  başarabileceği bir şeydir.

Bunlar ancak sağlam alt yapı, bilgi, donanım, cesaret  ve her şeyden öte üstün stratejik zeka ile olacak işlerdir.

Türk milleti adına ne mutlu ki bu özelliklerin hepsi  tek bir kişide toplanmış.

Ve ne mutlu ki o tarihlerde yaşamış.

Yok olma noktasına gelmiş devletimizi adeta küllerinden yeniden doğmasını sağlayan kişi.

Sadece var olmasını sağlayan değil, devletimizi çağdaş ve gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşma yolunu açan kişi.

Sadece bizim şanlı tarihimiz açısından değil, dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük komutan ve devlet adamlarından biri.

Mustafa Kemal Atatürk.

"Hasta adam " diye anılan Osmanlıyı bölüşme planları yapan Büyük devletlerin bu planlarını çöpe attıran adam.

Ancak hepsi bu başarılara rağmen, devlet olarak varolmamızı devam ettirmesine rağmen bir kısım yobaz zihniyet onun yaptıklarını inkar ve tartışma konusu yapma gayretinde.

Bıraktığı eserleri küçümseyerek unutturma gafleti içinde.

Bunun için yeni başarı destanları ve zaferler uydurma peşindeler.

Amaçları Atatürk'ün başardıklarının yerine ileriki tarihte dayatmaya kalkıştıkları eserlerle anılmak.

Hatta bu bağlamda Nisan  2018'de birilerinin izni ile, önceden boşaltılmış Afrin'e girilmesini, derin zeka yoksunluğu sendromu yaşayan bazıları, Çanakkale savaşı ile kıyaslamaya kalkışmıştı.

Neyse ki gelen yoğun tepkiler üzerine  bu absürd yakıştırmadan jet hızıyla vazgeçilmişti.

Yine bir ara Atatürk'ün izleri silinmeye kalkışılarak resmi dairelerden ve tesislerden portrelerini ve büstleri kaldırılmaya başlanmıştı.

Ama yine insanımızın tepkileri üzerine jet hızıyla portreler yerlerine geri geldi

Atatürk ismini silme  gayretleri onun adı verilen tesislerin kapatılması ve yenilenmesi sonrası değişik bahanelerle farklı isimler verilerek devam etse de bu uğraşlar boş ve nafile uğraşlar.

Aziz Türk milletine Atatürk ismini kimse unutturamaz.

Unutturmayı başarmak Ay'a dört şeritli yol yapmaktan daha zordur.

Bu zihniyet asıl Osmanlı'nın son padişahı Vahdettin'i hedef yapması lazım.

Ülkemizi işgal eden kuvvetlerle işbirliği yapan Vahdettin'i

Bu işgalcilerden kurtulmak için mücadele veren Kuva-i Milliyelere destek olacağına onlara  karşı defalarca isyan yapılmasını teşvik eden ve dış düşmana karşı işbirliği yapacağına adeta iç savaş çıkarılması için çağrı yapan Vahdettin'i.

Yobazlar bunu yapacaklarına  ülkemizi yok olma noktasına getiren Vahdettin'e bile övgüler düzerken Atatürk'e her türlü saldırılarda bulunmaktan ve onu unutturma gayretlerinden geri kalmıyorlar.

Eninde sonunda herkes  tarih olup gider, gidecektir de.

Tarihe girmek önemlidir.

Ama daha önemli olan tarihe nasıl girildiğidir.

Bir Fatih Sultan Mehmet ,Abdülhamit Han, Atatürk gibi girmek var bir de Vahdettin gibi.

Bir tarafta yok olmuş bir ülkeyi adeta küllerinden var etmiş, ufku geniş, vizyonu geniş, muasır milletler seviyesine ulaşması için kurulmuş bir  sistem, diğer taraftan en güçlü 20 ülke arasında yer alırken  ekonomik ve manevi olarak yozlaşmış ve batma noktasına  gelmiş bir düzen.

Neyin deja-vu'sunu yaşadığımızı söylemeye gerek var mı?

Hayaller Atatürk gerçekler Vahdettin.