Başarı gerektiren her alanda bilgi, donanım ve yetenek kadar özgüven de en önemli unsurlardan biridir.

Bu durumun en fazla belli olduğu alanlardan biri spordur.

Üst düzey başarılar elde etmek için sadece yetenek yeterli olmuyor.

Mental dayanıklılık da en az yetenek kadar önemlidir.

Bu da doğrudan özgüven ile ilgilidir.

Dünya spor tarihine baktığımızda nice umut vaat eden yetenekli gençler üst düzey sporcu olamadan yok olup gittiklerini görürüz.

Ülke olarak bizde de aynı örneklere rastlamak mümkün.

Ama sanki bizde bu durum çok daha bariz.

Yetenekli gençlerimiz ve donanımlı alt yapı tesisleri bakımından ileri ülkelerden hiç bir eksiğimiz olmamasına rağmen başarı bakımından bu ülkelerden çok gerilerdeyiz.

Bunun sebebi ne?

Sebep tamamen mental.

Nice genç yeteneklerimiz yıldız ve genç takımlarımızda dünyada en üst seviyelerde başarılar elde ederken , yetişkin yani profesyonelliğe adım atıklarında bazı istisnalar hariç adeta yok olup gidiyorlar.

Genç yaşlarda yeteneklerinizle başarılar elde edebilmeniz mümkün.

Ama erişkin seviyelere geçince artık yetenekler tek başına yeterli olmuyor.

Mental dayanıklılık da devreye giriyor.

İşte kopmalar tam da bu noktada yaşanıyor.

Bu konularda daha önce de zaman zaman yazdık.

Sporda üst düzey başarılar elde edilmesi için sadece yetenek tek başına yeterli değil.

Mental yani psikolojik dayanıklılık da bir o kadar önemlidir.

Bu durum bireysel sporlarda çok daha bariz şekilde belli olur.

Sporcularımızda eksik olan bu.

İstisnaları tabi ki var.

Bunun en son örneği Olimpiyat şampiyonumuz Mete Gazoz'dur.

Ama istisnalar kaideyi bozmaz.

Genele bakmak lazım.

Her alanda dünya çapında insanımız var.

Bilimde ,sanatta, sporda.

Ama bu ülkemizin büyüklüğüne ve sanayileşmiş ülkelerin arasındaki sıralamamıza bakınca başarılarımızı son derece yetersizdir.

Bilgi, donanım, yetenekli kişi sayısı veya alt yapı tesisi ve imkanlar bakımından, son 30-35 yıldan beri yapılan yatırımlarla ileri gelen ülkelerden bir farkımız yok.

O zaman aradaki farkın sebebi ne?

İnsanımızın mental statusları yetenekleriyle aynı seviyelerde değil.

Bu durum da özgüvenle alakalıdır.

Bir toplumun özgüveni, bireylerinin daha ilk yıllarında aldıkları eğitim ile ilgilidir.

Bu da meseleyi eğitim sistemimize getiriyor.

Bizim eğitim sistemi ezbercilik üzerine kurulu olmasının ötesinde öğretim endekslidir.

Yani öğretimin ötesinde eğitim verdiği pek söylenemez.

Yani çocuklarımızın kişiliğini, karakterini ve özgüvenini geliştirmesi açısından eğitim vermiyor, ki bu durum öğretim kadar belki de daha fazla önemlidir.

Bu konulardan sorumlu Bakanlığımızın adı Eğitim Bakanlığı ama aynı zamanda eksik olan tam da eğitimin olması ayrı bir paradokstur.

Anlatmak istediğimiz ulus olarak özgüvenli olmamızın temelleri okullarda atılması gereğidir.

Vatan, millet, Sakarya edebiyatından başka bu konularda daha fazlası pek verilmiyor.

..Ve bu durum hem devlet hem özel okullarda aynı.

Bu özgüven eksiğimiz bizi hak ettiğimiz yerlere taşıyamıyor.

Şu günlerde devam eden Tokyo Olimpiyatlarında buna şahit oluyoruz.

Temenni etmiyoruz ama ileriki günlerde bu daha da net ortaya çıkacaktır.