Geçen hafta iktidara atfen  "Kazanırken kaybetmek" diye başlık atmıştık.

İktidar beklendiği gibi seçimi bir şekilde kazandı.

Zaten iktidarın bu seçimi kaybetmesi mümkün değildi.

Bundan dolayı geçen haftaki köşe yazımızda şöyle bir cümle kullanmıştık:

İktidar bu seçimi kazanamazsa bile kaybetmeyecek demiştik.

Çünkü mutlak güç sahibi iktidarların kaybetme ihtimalleri yoktur.

Birçok kişi Mansur Yavaş olsaydı farklı olurdu diye nutuk atıp duruyor ama biz de diyoruz ki Mansur Yavaş da olsa sonuç değişmeyecekti.

Evet doğrudur;

Yavaş, seçimlerden önce yapılan anketlerde ismi geçen dört adayın arasında yani Erdoğan, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve kendisi %50 'yi geçen tek isimdi.

Ki Mansur Yavaş'ın ismi 2019 yerel seçimler sürecinde Ankara için geçerken, biz daha o tarihlerde onun Ankara adaylığından öte muhalefet açısından cumhurbaşkanı adaylığı için en uygun kişi olduğunu ilk söyleyenlerdeniz o ayrı.

Ama  Yavaş da aday gösterilseydi iktidar yine aynı sonucu elde ederdi.

Yani o aday gösterilseydi kazanırdı diye düşünenlerin çok geniş hayal dünyaları var demektir.

İktidar böyle bir ihtimale hiçbir zaman fırsat vermeyecekti.

Zira kazanmak için iktidarın elinde çok fazla enstrüman vardı.

Başta Suriyeliler, iki milyondan fazla yeni vatandaştan, devletin bütün imkanları iktidarın elindeki enstrümanlardan sadece birkaçı.

Veya yurtdışı oyların sayımı geriye bırakılmasının bir çeşit emniyet sübabı olduğunu söylemeye gerek yok sanırız.

Altılı masa dağılır diye öngörüde bulunanlar da var.

Yanıldıklarını anlamaları uzun sürmez. Altılı masa dağılmaz.

Tam tersi daha sıkı işbirliğine girerler.

Sebebi basit.

Onları bir arada tutacak  çok güçlü bir dürtü olacaktır.

Kaybetmiş olmaktan ortaya çıkan rövanşist dürtü.

Bu duygu öyle güçlü bir duygudur ki zıt görüşleri bile bir arada tutmasına vesile olan duygudur.

Bundan dolayı altılı masa bileşenleri ve bu platformda yer alanlar ilerleyen süreçte  dağılmak bir yana daha sıkı  işbirliği içine girer.

Geçen hafta iktidar için "Kazanırken kaybetmek" demiştik bu defa muhalefet için "Kaybederken kazanmak" başlığını atıyoruz.

Muhalefetin içinde kaybettiği halde kazanan bir isim var.

İYİ parti Genel Başkanı Meral Akşener.

Masadan kalkarak büyük tepkiler almış ve partisine ivme kaybetmesine sebep olmuştu.

Seçim sonrası süreçte partisi tarafından liderliği tartışmaya açılır diye öngörüde bulunan siyaset bilimcilere katılmıyoruz.

Öyle bir şey olmayacaktır.

Kaldı ki şu aşamada onun yerine geçebilecek bir lider de yok partinin içinde.

Tam tarsi;

Bu sonuç onu haklı çıkarmakla kalmayacak partisine ve özellikle de kendisine  kaybettiği desteği yine geri kazanmasına vesile olacaktır.

Gerçi üstte de dediğimiz gibi onun istediği gibi farklı aday da gösterilseydi sonuç yine değişmeyecekti ama ne olursa olsun ortaya çıkan bu tablo ona ve partisine ivme kazandıracağı bir gerçek.

Kaybederken kazanan başka biri de var. Kemal Kılıçdaroğlu 

Kim ne derse desin bu seçimden güç kaybederek çıkmamıştır.

Bilakis güç kazanarak çıkmıştır.

Her ne kadar muhalefeti konsolide olmasına sebep olan şey iktidar karşıtlığı olsa da onun etrafında toplanarak bunu yapmaları Kılıçdaroğlu'nun haznesine yazılan bir artıdır.

Son olarak  iktidarın ve yandaşlarının yerinde olsak bu kadar sevinmezdik.

Sebebini ileriki zaman içinde göreceğiz.

Geçen hafta "kazanırken kaybetmek" başlığını boşuna atmadığımızı hep beraber göreceğiz.

Geçen hafta yine sonuç ne olursa olsun iktidar için artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da vurgulamıştık.

Artık seçmeninin üzerinde oluşturduğu o tılsım, o sihirli etki yok oldu.

Bu seçim sürecinde kullanılan dil ve yöntemler kendi gerçek dinibütün ve sağduyulu seçmenin arasında bile tepkilere sebep olduğunu çok iyi biliyoruz.

Seçim sürecinde sessiz kalan bu kitlede oluşan hayal kırıklığı giderek büyüyecektir.

Nihayetinde iktidar bizzat kendi seçmeni tarafından oluşan tepkiler ve protestolar nedeniyle gitmek zorunda kalacaktır.

Evet bu seçimler birileri için yeni bir başlangıçtır ama sonun başlangıcı.