Metal yorgunluğu bahanesi ile 2018 genel seçimleri sonrası iktidar yenilenme sürecine girmişti.

Zira gerek teşkilatlarda, gerek kurumlarda yozlaşma ve keyfi uygulamalar öyle bir boyuta ulaşmıştı ki iktidarın sonunu muhalefet değil, içeride patlama noktasına gelen partililer getirecekti.

Yükselen bu tepki dalgasını gören üst irade en tepeden başlayarak yenilenme süreci başlatmıştı.

Niyet olarak son derece isabetli olan bu kararın uygulama kısmında iktidar başarılı olabildi mi?

Olamadı.

Zaman içinde görüldü ki bu yenilenme süreci eksik ve yetersiz kaldı.

Bu hamle daha çok teşkilatların içinde artan gerilimi ve basıncı düşürmek için yapıldığı ortaya çıktı.

Yenilenme her zaman olumlu bir adımdır ancak yerine getirilenler öncekinden daha iyi ve katma değeri yüksek olduğu sürece anlamlıdır.

Yoksa sadece yenilenme yapıldı denilsin diye yapılan yenilenmenin herhangi bir etki yapmadığı gibi ortaya çıkardığı hayal kırıklığı da o kadar büyük olur.

Aynen iktidarın başaramadığı ‘yenilenme’ gibi.

Yenilenme adı altında yapılan değişikliklerin hepsi adeta ‘gelen gideni arattı’ tarzında oldu.

Her şeyden öte yenilenme önce zihniyet değişimi ile olur.

Zihniyet değişikliğine gidilmeyip, sadece kişileri değiştirmek işin ancak vitrin kısmıdır.

Yenilenme sadece uygulayıcıları değiştirerek olmaz.

Esas olan anlayışta değişimdir.

Yoksa istediğiniz kadar insan değiştirin yaklaşımlarınız aynı devam ettiği sürece kişileri değiştirmek tek başına hiç bir şey ifade etmez.

İktidar yola "kimsesizlerin kimsesi" olma vaadiyle çıktı ve bu vaatlerle iktidar olup, iktidarda kalmayı başardı.

Ancak son yıllarda yarattığı elitist kitle, seçmenlerde ciddi rahatsızlıklara sebep oldu.

Ortaya çıkan bu rahatsızlıklar şimdiye kadar onların dini hassasiyetlerine yönelik demeç ve söylemlerle idare ediliyordu, ancak son zamanlarda bu söylemler durumu idare etmek için yeterli olmamaya başladı.

Ve üst irade bunun tam olarak farkına varamadı ki aynı üslup ve anlayışla siyaset yapılmaya devam ediliyor.

Değişim gerekliliği anlaşılmış, ancak işin özü, yani destekçilerin asıl rahatsız oldukları konular tam olarak anlaşılamamış.

Bu rahatsızlığın sebepleri sadece yozlaşma ve karar verici mevkilerdekilerin oluşturdukları menfaat çemberleri değil.

Esas sorun yürütülen politikalar ve yaklaşımlardır.

Gitgide mazlumların, mağdurların temsilcisinden çok,alınan kararlarla sermayenin ve patronların çıkarlarını savunan parti imajı ortaya çıkmıştır.

Yenilenmenin zihniyet yenilenmesi ile beraber olması gerektiğini iktidar bir türlü anlayamadı.

Ancak iktidar açısından belki de daha büyük sorun her geçen gün muhalefetin daha çok gündem belirleyen taraf olmaya başlamasıdır.

Eskiden gündemi belirleyen taraf iktidardı.

Her zaman kazanan taraf gündemi belirlemeyi başaran taraf olur.

Sonuç olarak yapılan yenilenme önce zihniyet ve anlayışta olmalı.

İktidar oluşan elitist imajını kıramadı, kimsesizlerin kimsesi olduğunu gösteremedi.

Aynen onu iktidar yapan merkez sağı tasfiye edip, milli görüş çizgisine kaymakla yaptığı hata gibi oluşturduğu elitist imajdan uzaklaşamadı.

Somut olarak  halkın çıkarlarını gözeten eylemlere geri dönemedi.

Bundan dolayı çiftçisinden esnafına, işçisinden memuruna tepkiler her geçen gün artarak devam etti.

Dini ve milli hassasiyetler üzerinden yürütülen popülist politikalar bir yere kadar etkili olur.

Eninde sonunda takke düşer.