Seçime artık sayılı günler kaldı.

Taraflar bütün cephanelerini ve enstrümanlarını peş peşe sahaya sürmeye devam ediyor.

Her alanda vaatler birbirini izliyor.

Ancak mevcut konjonktüre göre  tabi ki ekonomik sıkıntılarla ilgili vaatlerin en fazla ilgi gördüğünü söylemeye gerek yok.

İktidar ilk hatasını bu konuda yapıyor.

Seçim vaatlerini ağırlıklı olarak insanımızın geçim sıkıntısını giderecek ve refah düzeyini yükseltecek yönde yapacağına  yerli araba, milli silahlar veya benzeri konular gibi milli duygularına hitap eden vaatleri daha çok öne çıkarma gayretinde.

Bu durum da ülkemizin gerçek gündemini iyi okuyamadığını gösteriyor.

İyi analiz edemediğini  anketler de gösteriyor zaten.

İktidar oylarını arttıramadığı gibi kamuoyu desteği her geçen gün  azalıyor.

Karadeniz'den çıkarılan!? gazın bir ay boyunca konutlara bedava dağıtılacağı vaadi bile beklenen etkiden uzak kaldı.

Ama iktidarın bu seçim sürecinde asıl yaptığı hata başka.

Yıllarca muhalefetin yaptığı hatayı bu defa iktidar yapıyor.

Yıllarca muhalefet hep aynı hatayı yaptı.

Seçim dönemlerinde vatandaşımıza dokunacak, onların refahını yükseltecek  projeler sunacağına daha çok iktidarın zafiyetleri üzerinden,iktidarı eleştirmek üzerine siyaset yapmayı tercih etti.

Yani oportünizm/fırsatçılık  yaparak hedefe gitmeyi tercih etti.

Oysa bu yaklaşımın 17/25 Aralık skandalları sonrasında bile işe yaramadığı açıkça ortaya çıkmıştı.

Bu olayların hemen akabinde yapılan 2014 yerel seçimlerinde iktidar bırakın oy kaybetmeyi güçlenerek çıkmıştı bu süreçten.

Buna  rağmen takip eden seçimlerde de bu yaklaşımında ısrar etmişti muhalefet

Ancak bu defa birbirinden etkili projeler ile seçim yarışına girdiği görülüyor.

Doğrudan milletin yaşam standardını yükseltecek, hayatlarını kolaylaştıracak  birçok proje ile ortaya çıktı.

Bu seçim kampanyasında Kılıçdaroğlu'nun lehine farkı yaratan kuşkusuz  arka planda, işin mutfak kısmında bulunan strateji ekibidir.

Ekip lideri ve adamları kimler olduğunu bilmiyoruz ancak  farkı yaratan ve ona bu süreçte avantaj sağlayan unsur oldukları bir gerçek.

Bu ekibin yeni ve farklı bir ekip oldukları Kılıçdaroğlu'na yaptırdıkları cesur ve bir o kadar da riskli çıkışlardan belli.

Alevi ve Kürtlük çıkışları riskli hamlelerdi ama günün sonunda bu  Kılıçdaroğlu'na artı puanlar kazandırdığı ortada.

Bu çıkışlar iktidarın hareket alanını daha da kısıtladı.

Çünkü iktidar dolaylı olarak da olsa etnik köken ve mezhep üzerinden Kılıçdaroğlu'na yükleniyordu.

Bu kozları iktidarın elinden aldılar.

Ayrıca birçok sosyal destek projeleri açıklayarak iktidarı kendilerini taklit eder duruma düşürdüler.

Ama bundan öte asıl daha önce yaptıkları hatalara düşmediler.

İktidarın hataları ve başarısızlıkları ile uğraşmak yerine kendi yapacaklarını anlatmaya yoğunlaştılar.

Bu başarılı hamleler şüphesiz bu stratejileri geliştiren  ekibin zekasının eseri.

Bir yandan muhalefet doğrudan bireye dokunan projeleri peş peşe sıralarken diğer yandan iktidar ise tam tersi;

Muhalefetin daha önce yaptığı hatayı yapıyor bu seçim sürecinde.

Yani kendi projelerini anlatacaklarına daha çok muhalefeti eleştirmek ve kötülemek üzerine kurulu bir strateji izliyorlar.

Ne diyor iktidar?

Yok bilmem kim bilmem neymiş de, bilmem kimlerle işbirliği yapıyormuş da, yok bunlar gelirse daha kötü olacakmış gibi söylemler ile vakit harcıyor. 

Bunun sonuç alıcı bir tarafı olmadığını,aşırı yandaş ve saf  destekçilerinin dışında bu  çıkışlar kimseyi etkilemeyeceğini  nasıl anlayamıyorlar  hayret.

Ama anlaşılan deprem iktidarın bütün seçim stratejisini bozmakla kalmamış sağlıklı analiz ve muhakeme yeteneklerini de etkilemiş belli ki.

Muhalefet adeta defans yapmaya zorluyor iktidarı.

Muhalefeti kötülemek için ayırdığı süre kendi vaatlerini anlatmaktan daha çok zaman alıyor.

Böyle olunca da muhalefet gündemi belirleyen taraf olarak üstünlüğü ve kontrolü ele geçirmiş oluyor.