Cumhuriyetimizin 100. yıldönümü günün anlam ve manasına uygun olarak ülkemizin her köşesinde  son derece coşkulu şekilde kutlandı.

Değişik kısıtlama ve engellemelere rağmen yoğun katılımlı kutlamalar şunu net olarak ortaya koydu:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet sadece sözde değil özde de ilelebet yaşayacak.

Kutlamalar coşkulu olacağı günler öncesinden kendini belli ediyordu zaten.

Yapılan hazırlıklar ve milletimizin heyecanından bu fazlasıyla belliydi.

Beklentilerin boşuna olmadığı  29 Ekim  günü görüldü.

Bayram coşkusu her alan ve ortamda dolu dolu yaşandı.

Meydanlar, caddeler, parklar , stadlar, salonlar her yer doldu taştı.

Ama özellikle bir yer vardı ki tarihi yoğunluk  yaşadı.

Cumhuriyetin kurucusu, devletimizi yok olma noktasından alıp muasır medeniyetler yolunda gitmesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir.

100.yıldönümü hazırlıkları  ve kutlamaları  öyle coşkulu oldu ki birilerini rol kapma gayreti içine girmeye mecbur etti.

Her ev ve işyeri bayraklarla donatılmalı dedi bazı kişiler.

Ama bunu  Cumhuriyet bayramından bir gün önce söyledi.

Oysa vatandaşlarımız zaten günler öncesinden evlerini ve işyerlerini bayraklarla donatmıştı.

Böyle olunca güya bizim de katkımız olsun anlayışı ile bunları söylemek zorunda kaldı birileri.

Aynı şekilde öğrencilerimize son anda bir gün tatil kararı da bu sebeple verildi.

Her türlü kısıtlama ve zorlamalara rağmen Cumhuriyet bayramımız, halkımızın kendi iradesi ve gayretleri ile inanılmaz coşku ile kutlanınca birileri ortaya çıkan bu tabloya katkı yapmış gibi görünme gayreti içine girdi

Yoksa bir gün tatil planlanmış bir şey olsaydı daha önceden ilan edilirdi.

Bu coşkulu kutlamaların yarattığı gündemin dışında kalmamak için yapılan popülist bir hamleden başka bir şey değildi bu tatil kararı.

Anıtkabir'deki insan seli şunu da açıkça ortaya koydu ki Atatürk'e yapılan saldırılar insanımızda ona karşı sevgi saygıyı daha da arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bunun kanıtı Pazar günü bir kez daha yaşandı.

Geçen hafta kendi profilimizde paylaştığımız yazımızda tam da buna vurgu yapmıştık.

Yazımızda başka bir konuya daha dikkat çekmiştik.

İktidarın tam da Cumhuriyetin bayramı arefesinde yaptığı Filistin'e destek mitinginin hamasetten başka bir şey olmadığını ve zamanlama açısından hatalı olduğunu.

Evet millet olarak tabi ki Filistin halkının yanındayız.

Tabi ki İsrail'in çocuk, kadın, yaşlı demeden masum sivillere karşı yaptığı katliamları en şiddetli şekilde kınıyoruz.

Ama  zamanlama açısından çok büyük hata yaptı iktidar. 

Bu kadar stratejik hata nasıl yapabildi anlamak mümkün değil.

Belli ki İsrail'in saldırılarını bahane ederek Cumhuriyetin 100. yıl kutlamalarını gölgede bırakma amaçlı düzenlendi bu miting ama bunun ters etki yaratacağını tahmin etmeliydi iktidar erbapları.

Neden mi?

Sebep basit:

Her ne kadar farklı bir amaç uğruna yapılmış olsa da tam da Cumhuriyetimizin 100. yılı arefesinde yapılması ister istemez miting ve ertesi gün yapılan kutlamalar  kıyaslamalara sebep oldu.

Her şehirde caddeleri ve meydanları, üstelik bindirilmiş kıtalar, ulaşım desteği, hediyeler, promosyonlar olmadan  spontane ve kendiliğinden dolduran insan selleri ile kıyaslandığında Filistin'e destek mitingi adeta köy mitingi seviyesinde kaldı.

Yani istemeyerek de olsa iktidar  bu miting ile Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlarına oranla milletimizin ezici çoğunluğu Atatürk ve Cumhuriyet taraftarı olduğunu herkes tarafından net olarak görmesine vesile oldu.

Artık herkes şunu çok iyi anlamalı ki Mustafa Kemal Atatürk'ü bu milletin hafızasından silmeye kimsenin gücü yetmez.

Bunun gayreti içinde olanlar iz bırakmadan yok olup gider ama Atatürk'ün ismi sonsuza dek yaşatılır milletimizin gönlünde.