Bulgaristan'da geçtiğimiz ay tekrarlanan genel seçimlerden de istikrar çıkmayınca ülkenin Cumhurbaşkanı parlamentoda temsil edilen siyasi parti liderleriyle istişare toplantılarını devam ettirmişti. DPS heyeti ile yapılan görüşmede Cumhurbaşkanı Radev, partinin genel başkanına; “Sizin anavatanınız neresi?” diye ironik olduğu kadar bir o kadar da provokatif soru sordu. Bunun sebebi seçim çalışmaları kapsamında DPS üst yönetimi ülkemizin Cumhurbaşkanını ziyaretinde Anavatanlarının Türkiye olduğu sözleriydi.

Bu sözler Bulgar medya ve kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve günlerce tartışma konusu olmuştu. Olayın iki boyutu var: Bir bu sözlerin sahibi Cumhurbaşkanının kendisini ilgilendiren, bir de DPS liderinden öte tüm soydaşlarımızı ilgilendiren boyut. Cumhurbaşkanının böyle hicivli bir çıkış yapması aslında soydaşlarımızın oradaki varlığına karşı düşüncesinin dışavurumudur. Bundan öte bu sözler siyasi açıdan tam bir nankörlük örneğidir. Zira kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesine DPS belirleyici rol oynamıştı. Üstelik böyle bir çıkış Cumhurbaşkanlığı seçimine iki ay kala yapılması tam bir siyasi amatörlük. Ancak anlaşılan bu defa DPS'nin desteğine ihtiyaç yok ki böyle bir tavır sergilenebiliyor ki bu da artık bu güne kadar DPS'nin arkasında duran odakların onları gözden çıkardığı anlamını da taşıyor bu yaklaşım. Çünkü Cumhurbaşkanı ve DPS’nin arka planında aynı odaklar durmakta.

Ama DPS'nin gözden düşmesi normal. Bu partinin soydaşlarımızı kontrolü altında tuttuğu sürece önemi vardı. Son iki seçimde soydaşlarımızın en az 2/3 bu partiden kalıcı olarak koptuğu kesinleşince ki DPS tarihinin en kapsamlı ve bütçesi yüksek seçim kampanyasını yürütmesine rağmen, bazı odakların nezdinde DPS'nin misyonu da sona ermiş, yani onlara ihtiyaç da kalmamış oluyor. Bunun böyle olacağını çok önceden ön gördüğümüzden daha 4 Nisan seçim sürecinde ‘devlet işleyişine yeniden başlangıç’ anlamına gelen sloganlarını ortaya attıklarında asıl kendileri restart yapmaları gerektiğini ısrarla anlatmaya çalışmıştık. ...Ve bu gün iki seçim geride bıraktıktan sonra bir kez daha haklı çıktığımız ve ne demek istediğimiz çok net anlaşıldı.

Cumhurbaşkanı bu çıkışı rövanşist bir yaklaşım içinde yaptığı da aşikar. Zira bu toplantıdan birkaç gün önce DPS genel başkanı Milli Güvenlik Kurulu toplantısını kendilerine göre belli bir plan bahanesi ile terk etmişti. Ama bu hareket toplantıya başkanlık eden Cumhurbaşkanına saygısızlıktı. O da anavatan sorusu ile durumu 1:1 yapmış oldu.

Oysa DPS genel başkanının önünde tarihi bir fırsat vardı. Bu soruya cesurca cevap verebilseydi, partisi adına soydaşlarımız nezdinde şiddetle ihtiyaçları olan desteği belli oranda arttırma fırsatı yakalamış olacaktı, hem de durumu 2:0 yapacaktı. Yani yandaşlarının yansıtmaya çalıştığı gibi öyle tarihi bir cevap veremedi. Cumhurbaşkanının ironi dolu sözlerine muğlak cevap vereceğine,  ‘Evet aynen de anavatanım Türkiye’  diyebilseydi, neredeyse 1500 yıl öncesine gidip Orta Asya'daki ortak kökenlerimize inerek cevap vermeye kalkışacağına, 681 yılında kurulan Bulgar devletinin  kurucusu Asparuh han ile aynı topraklardan geldiğimize atıfta bulunacağına keşke dimdik  anavatanı Türkiye olduğunu açık ve net olarak söyleyebilseydi partisi adına karşılığı büyük olabilirdi.

Böyle bir cevap anında hemen orada verebilseydi önemli olurdu. Bundan dolayı gerçek lider keskin zeka ve hazır cevap olandır. Bir lideri lider yapan olmazsa olmaz iki özellik vardır.:Cesaret ve zeka. DPS'nin genel başkanı ne cesaret gösterebildi, ne de kıvrak zeka örneği.  Zaten bundan dolayı DPS'ye ancak sadece genel başkan olabildi. Yanlış anlaşılmasın: Burada amacımız kişisel olarak kimseyi yermek değildir. Yaptığımız sadece durum tespitidir. Öte yandan Cumhurbaşkanlığı gibi en tarafsız olması gereken bir makamın bu tür çıkışı toplumsal ve etnik barışa hizmet etmediği ayrı bir gerçektir.