Devletleri devlet yapan ve ayakta kalmalarını sağlayan temel direkler vardır. Sağlık ,Eğitim, Yargı, Ekonomi gibi. Hepsi birbirinden önemli unsurlardır, ama bunlardan özellikle ikisi kesinlikle dokunulmaz olmalı.

Yargı ve Ekonomi.

Yönetime kim gelirse gelsin buralar kendi koşullarına göre yönetilmeli ve karar vermelidir. Devletlerin çöküşleri siyaset kurumunun bu iki alana belirlenen temayüllerin dışında müdahil olmasından olur. İktidarın da hızla destek kaybetmesinin temel sebeplerinin başında bu konularda yaşadığı sıkıntılardan kaynaklanmakta.

Yargıyı konuşmaya gerek var mı?

Zaten  kamuoyu güven endeksine bakıldığında yargıya güven en diplerde.

Buradaki dengeler, fetocuların buralara yuvalanmasına bile bile göz yumulduğunda bozulmuştur.

Ve bir defa bozulan dengelerin onarılması da zor olur.

Çünkü her gelen iktidar artık oralara kendi adamlarını yerleştirecektir.

Ve bir defa bozulan terazi her zaman yanlış tartmaya açık olacaktır.

Ne zamana kadar ?

Bu ülkeye tekrar hamaset yapmadan, gerçekten milletin menfaatlerini her şeyin üstünde tutan birileri gelene kadar.

Ekonomi konusuna gelince yine aynı şeyi tekrarlayalım:

Konuşmaya gerek var mı?

Herkes dövizin yükselmesine odaklanmış.

Oysa ekonomideki sıkıntılar en az  2 yıldır bağıra bağıra geliyorum diyordu.

Herkesin etrafında esnaf veya serbest meslek erbabı tanıdıkları vardır.

Bunlar tam iki yıldır işlerin iyi olmadığını haykırmaktan sesleri kısıldı. Son aylarda dövizin tırmanmasına karşı ekonomistler ısrarla dövizin ateşini söndürmek için faizin yükseltilmesi gerektiğini söylerken  birileri ısrarla  onların işine karışarak faizleri yükseltilmesini engellemek bir yana,kısa süre içinde peş peşe faiz indirimine mecbur bıraktı yetkili mercileri.

Sonuç ortada.

Bu yaklaşımın başarılı olması bir yana her şey çok daha kötüye gitti. Ve akabinde hemen her şeye deva bilindik "kurtarıcı" devreye sokuldu.

Dış güçler. Bu dış güçler dost mu, düşman mı bir türlü anlayamadık. İktidar her sıkıştığında imdadına çağırdığı ve belli kesim nezdinde etkili de olduğu bu dış güçler düşman olmasa gerek. Şimdi yine ekonomide baş gösteren darboğazı aşmak için plan program geliştirileceğine dış güçler, faiz lobisi gibi tanıdık bahaneler ileri sürülmekte. Ki dış güçler senin ekonomini çökertmek isterse çökertir.

Adam papaz olayında hiçbir müdahalede bulunmadan sadece bir tweet attı dövizin freni patladı, zamlar peş peşe gelmeye başladı, öyle ki o dönem her yerde  tanzim satış noktaları bile açılmıştı.

Neyse ki bu defa bu akla ziyan yöntemlere başvurulmadı.

Sadece bir tweet ile her yerini darmadağın edenler, iddia edildiği gibi gerçekten müdahale etseler ne olacağını kimse tahmin etmek bile istemez.

Adamlar gerçekten senin dövizini yükseltmek veya ekonomini bozmak isterse bozar.

Elimizde maalesef  bunu engelleyebilecek yeterli enstrümanlar yoktur.

En güçlü enstrüman döviz rezerviydi o da  beceriksiz  yönetimler sayesinde buhar oldu gitti. Ama neden çökertsinler ki ? Çökertince ürünlerini nereye satacaklar? Bir ülkenin ayakta kalmasının en temel direklerinden biri güçlü ekonomidir. Bundan dolayı ekonomi yönetimi bağımsız, ehil kişilere bırakılmalı.

Uzun süren iktidarların en büyük hastalığı belli aşamadan sonra herşeyi ben bilirim,herşey ben iyi yaparım hastalığına yakalanmaları dır..

Bundan dolayı her şeye karışmaya başlar , ancak  sonuç her zaman aynı olur.

Ülkenin çöküşü.

İSRÂ-16: Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimizde oranın şımarık ele başlarına emrederiz de kötülüğe dalarlar. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz.