Bu sıcaklarda bu konu nereden çıktı diyeceksiniz.

CHP'nin delege seçimlerinden çıktı.

Ülke geneline bakıldığında neredeyse seçim yok ki kavga ve tartışmalar yaşanmasın.

Demokrasiyi işletelim derken kaos ve kavga ortamları hakim her yerde.

Evet herkes özgür iradesi kullanmalı ama belli bir düzen ve disiplin çerçevesinde.

Bunu sağlayacak  da liderlik müessesesidir..

Güçlü lider olan hiç bir partide bu tür olaylar yaşanmaz.

Zaten güçlü lider olmayan yerde sadece partiler değil, hiç bir oluşum ayakta kalamaz.

Bunca tartışmalara ve kavgalara rağmen partinin  dağılmamasının en önemli sebebi CHP'nin sistem ve ideoloji partisi olmasıdır.

Liderler ve kişilerden  bağımsız olarak her koşulda varlığını devam ettirebilme özelliğine sahip.

CHP'den başka ülkemizde benzer iki parti daha var.

Milliyetçi ideolojisini temsilen MHP 

Bir de Milli görüş diye tabir edilen, islamcı kesimi temsil eden Refah veya Saadet veya adına ne derseniz.

Şu anda zayıf görünmelerinin sebebi Milli görüş geleneğini iktidar partisinin sahiplenmesidir.

Ama konjonktürel parti olduğundan iktidar partisi eninde sonunda yok olup  gitmeye ve tarihin siyasi çöplüğünde yerini almaya mahkumdur.

Bu olduğunda,ki yakındır, Milli görüş seçmeni yuvasına geri döner.

İktidar partisindeki ezici seçmen kitlesi merkez sağ seçmenidir.

Her şeye rağmen, bu kadar başarısılığa rağmen hala orada duruyorlarsa merkez sağda gidebilecekleri bir adres olmadığındandır.

Bundan dolayı ısrarla merkez sağda şiddetle yeni bir oluşuma ihtiyaç olduğunu söyleyip duruyoruz.

Başlığa dönecek olursak;

Başlık aşırı derece paradoks içeriyor gibi görünebilir.

Ama bir her zaman, demokrasiler ancak eğitim düzey yüksek gelişmiş ülkeler için olduğu, tezini savunduk.

Bu sözler belki biraz anti hümanist, biraz despotik gelebilir.

Ancak bunu realitelere bakarak söylüyoruz.

Neden böyle düşündüğümüzü sonuçlar gösteriyor.

Gelişmekte olan ülkelerde eğitim ve sosyo-kültürel seviye düşük olduğundan buralarda kitleler dini ve milliyetçi duygular veya maddi konular başta olmak üzere istismara açıktır.

Bu durum  bu tür enstrümanları iyi kullanan kişilerin başa gelmelerine sebep olabiliyor.

Bu tür kişiler de  istismara açık bu araçları kullanarak uzun yıllar iktidarda kalıp güçleri tek elde toplayarak sistem değişikliğine gidebiliyor. 

Bu olduğunda asıl o zaman bir çok demokratik hak rafa kalkıyor.

Yani demokratik hak olan oy kullanma hakkı, bizzat demokrasiyi ortadan kaldırmak için araç olmuş oluyor.

Belki herkesin oy hakkı olmaması gerektiği hususu biraz aşırı da olabilir.

Bu konular tartışılabilir.

Mesela önce herkes oy kullanarak, asıl karar vericileri seçmek için öncelikle temsilciler seçilebilir, ki dünyada bunun örnekleri de var.

Yoksa gelişmemiş toplumlardaki demokrasi anlayışını görmek için çok geriye gitmeye gerek yok.

Libya ve Irak'ta ortaya çıkan tablolara bakmak yeterli.

Kaddafi ve Saddam yönetimleri diktatörlük diye adlandırılıyordu.

Ama bunlardan sonra bu ülkelerdeki yıkıma bakılınca diktatörlükten daha beter olan şeyler olduğu da görülüyor.

O da zır cahillerin demokrasisi.

Daha demokrasi kelimesinin manasını  anlayamayan  kitleler demokrasi uygulamaya kalkışırsa ortaya çıkan sonuç da ancak  bu olur.

Eğitimi ve bilinç seviyesi yeterli olmayan toplumlarda demokrasi kisvesi altında herkese söz hakkı vererek ortaya çıkan sonuç ile o topluluğu on yıllarca altından kalkamayacağı bataklığa sokmak mı, yoksa aklı selim eğitim seviyesi yüksek ama bundan öte yaptıkları işin ehli, işgal ettikleri makamları liyakatle temsil eden kişiler mi karar mercii olmalı.

Çoğunluk olan zır cahil kişiler bütün bir topluluğun kaderini etkileme hakkına sahip olamaz.

Bundan dolayı demokrasiler eğitim seviyesi yüksek, toplumsal bilince sahip, hiçbir sebeple etki altına  alınamayacak,hür ve özgür iradesi ile karar veren kişilerin sistemi olabilir ancak.

Yoksa demokrasi adı altında ayaklar baş olabilir ve bu olduğunda da o topluluğun felaketi kaçınılmazdır.