Önce Hayat Bilgisi ardında da Coğrafya derslerimizde öğrendiğimiz bir bilgidir. Küçükken çok işe yarayacağını düşündüğümüz ancak maalesef hiçbir kapıyı açamayan anahtar bir cümle olarak kaldı.
Türkiye bir deprem ülkesidir.”

Duymayanımız sanırım kalmamıştır. Şimdinin büyükleri olan idareciler de eğer o derslerde uyumadıysa onlar da duymuştur bunu. Peki karar vericiler, onlarca yıldır var olan gerçekliğin neresinde? Acısında mı yoksa karşısında mı?

Ülke olarak son derece dinamik bir nüfusa sahibiz… Üzerinize afiyet, sürüsüne bereket de göç alıyoruz dış ülkelerden… Doğusundan batısına herkese ekmek var çünkü bu topraklarda bunun da farkındayız elbette…

Bizlerden önceki kuşaklar acılarını belki yaşamıştır ama 1999’daki Marmara Depremi aslında bu işin bir kırılma anıydı… Kelimenin tam anlamıyla kırdı geçti. 7.4’lük deprem 20 bine yakın vatandaşımızın hayatına kaybetmesine neden oldu. Yapılar sıkıntılıydı, mevzuatlar eskiydi, vicdan ile cüzdan arasında sıkışıp kalan kimi müteahhitler de maalesef vicdanı tercih etmemişti.

Dersler çıkardık elbette’ diye başlayan cümlelerin altı da Kahramanmaraş depremlerindeki binalar kadar boştu. Kolonlar kesilmiş, insanlar kaderlerine terk edilmişti. Zengini rezidansın altında kaldı, alt gelir grubu ise fakiranesinin… Yardımlar yardımları izledi. Yine tek yürek oldu Türkiye… Maddi yardımlar birbirini kovaladı… Sıkıca sarılma zamanıydı, fazlasıyla başardık. Geride kalan 46 günün sonunda bu kez ‘gerçekten de ders almışızdır’ diye düşünüyorduk.

Geçtiğimiz hafta katıldığımız Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği Bursa Temsilcisi Serkan Işık’ın sunumu tam anlamıyla önümüze ‘Işık’ tuttu. Felaketi yaşayan 11 ilde ortak net nokta vardı. Yapı denetime uygun binalar resmen ayakta kaldı 7.7 ve 7.6’ya rağmen… Diğerleri helva gibi dağıldı.

Bursa ölçeğine dönecek olursak, şehir genelinde 1999 depreminin ardından bu zamana kadar 96 milyon metrekarelik denetime tabi tutulan bina yapıldı. 7 milyon metrekare de yapı izni aldı. Toplam 103 milyon metrekare inşaat alanı oldu. Bu 660 bin konuta tekabül ediyor. Kaba bir hesapla 2 milyona yakın insan, yapı denetime tabi tutulmuş güvenli binalarda oturuyor Bursa’da.

Peki Bursa’nın nüfusu kaç? Yaklaşık 3.4 milyon…
Risk altında duran neredeyse yarıya yakın yani 1.4 milyon Bursalı eski ve riskli binalarda oturuyor.

Şimdi düğmeye basıp önlem alma zamanı değil mi? Gaziantep Nurdağı ve Hatay’da başarılı bir koordinatörlük görevi üstlenen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş son derece duyarlılık ve sorumluluk sahibi bir tavırla deprem bölgesinde inanılmaz bir babacan tutum sergiledi. Uykusuz geceler geçirerek her bir feryadın yanında oldu.

Bursa’ya dönünce de hızlı bir aksiyon planıyla ilçe belediyeleri ile akademik odalarını anında toplayıp kıymetli bir protokole imza attı. Buna göre başvuru gerçekleştiren tüm binalar denetime tabi tutularak depremselliği ölçülecekti. Biçilmiş kaftan, bulunmaz nimetti. Son derece bilinçli bir şekilde tüm vatandaşların kapılarda yatması ilk önceliğin kendilerine verilmesi yönünde hareket etmesi bekleniyor(du)…  Ancak resmen dağ fare doğurdu. Duyarsızlık ve umarsızlık bu noktada da devreye girdi. Gerekçelerini anlayamadığımız bir şekilde istatistikler adeta dip yaptı. Bursalıların ‘yıkılırsa yıkılsın, sanki bana ne olacak ki’ şeklinde bir algısı ortaya çıktı.

Niye mi böyle söylüyorum, Büyükşehir’e denetim için 179'u Osmangazi, Yıldırım 125'i ve 175’i Nilüfer olmak üzere toplamda 479 başvuru gerçekleştirildi. Uygulama bugün resmen başlayacak.

1.2 milyon Bursalı risk altında ve sadece 448 bina elden geçirilecek. Bu en hafif haliyle aymazlık değil de nedir? Büyükşehir Belediyesi’nin hem de tamamen ücretsiz ve bilimsel  şekilde gerçekleştireceği denetimden kaçmak niye?

Bilinçler enkaz altında kalmış belli ki, biz geç olmadan uyarımızı yapalım, “Yaşamak için sesimi duyan var mı?”