Hayatın debdebesine kapıldığımız bu zaman diliminde, bazı şeylerin tükeneceği, biteceği hiç aklımıza gelmiyor.

Tüketmeye, tüketirken oyalanmaya, aldanmaya alışmış, alışmaktan da öteye gitmiş durumdayız ne yazık ki.

Tükettiklerimizin başında su geliyor.

Su baş tacıdır.

Su azizdir.

Su yücedir.

Su kıymetlidir.

Eskiden kendisine su ikram edilen biri, bardağı iade ederken su ikram eden kişiye “su gibi aziz ol” derdi. Çok duymuşluğum vardır benim de bu cümleyi.

Ama aziz olan, kurumaz, tükenmez, bitmez diyeceğimiz o sular bile artık bitmeye, tükenmeye başladı, başlıyor.

Ekranlarda görüyoruz nice barajlar, dereler, ırmaklar kuruyor birer birer.

İstenen ve beklenen yağmurlar tam olarak yağmadı, yağmıyor.

Bursa’dan peş peşe iki çarpıcı görüntü ve haber düştü haber sitelerine, televizyon kanallarına. İlki tamamen kuruduğu (bu yazıyı yazdığımdaki durumu hala aynıydı) söylenen Nilüfer Barajı. İkincisi de Türkiye’nin beşinci büyük, Marmara’nın en büyük gölü olan İznik Gölü’ndeki çekilme.

Bunlar çarpıcı olmaktan öte endişe verici görüntüler.

Evet, endişe etmeliyiz!

Ama her şeyden önce artık israf etmemeliyiz.

Dinimizce israfın haram kılındığını da biliyoruz oysa ki…

İsraf nedir?

İsraf, sahip olduğumuz nimet ve imkânları ölçüsüzce kullanmak, har vurup harman savurmak, hiç bitmeyecek gibi bilinçsizce harcamaktır.

Durum ortada.

Daha da geç kalmadan tek yapmamız gereken, tasarruf etmek, suyun azizliğini hatırlamak olmalı.

Artık suyun kıymetini bilmenin zamanı gelmedi mi?