Bir kaç zamandır yazılarımı takip edenler bilirler, bilhassa toplumda çok geniş bir kitleyi temsil eden dar gelirlilerin en fazla kullanmış olduğu temel gıda maddelerinden un, şeker ve sıvı yağ ile ilgili yapılması gereken bazı unsurların olabileceğini anlatmıştım. Yıllık 22 Milyon ton buğday üretimi ile dünyada ilk 7’ye giren Türkiye'de un fiyatlarının şeker fiyatlarının dahi üzerine çıkarak çuvalının 400 liralara yükseldiği görülmekte aynı çuvalın içinde şeker olduğunda fiyatı 310 TL. Şeker pancarından toz şekere dönüşesiye kadar çok fazla meşakkatli bir yolculuktan geçen şeker ve onun karşısında buğdaydan una dönüşesiye kadar fazla bir uğraş gerektirmeyen unun fiyatı nasıl buralara kadar çıktı küçücük bir somun ekmek nasıl 3,5 lira oldu. Bugünleri düşünerek Toprak Mahsulleri Ofisinin öncelikle ihracatı durdurmak olmuyorsa en azından azaltması gerek miydi. Bugünlerin düşünülmesi gerekirken maalesef durum böyle bir hal aldı. Bu resmen Arabistan’da benzin fiyatının aşırı artması gibi bir şey. Yakın çevredeki yetkililerin doğru bildikleri konularda durum ne hal ve ortamda olursa olsun yol gösterici olmaları gerekmekte fakat görünen o ki bu durumdan kaçınıyorlar. Diğer bir husus yeni ekonomi modeli olarak sunulan Türkiye Ekonomi modeli sistemi. Bu sistemin de en temel önceliği açıklamalara baktığımızdan anladığımız kadarıyla düşük faiz. Gördüğüm konuştuğum özel diyaloglarda sorduğum çok kısa sürede yüzlerce ya da binlere yakın insandan aldığım cevap şudur ki kimse ama kimse faizler düşmesin demiyor. Hatta herkes daha da düşmesi yönünde fikir beyan ediyor. Lakin görünen o ki politika faizi başta 17'ye sonra 15'e ve en son olarak da 14’de düşmesine rağmen bu toplumdaki hiçbir ama hiçbir bireye yansımamış durumda. Yatırım yapmak isteyen hiçbir insan iş insanı bu rakamlara kredi bulamadığını ve kullanamadıklarını söylüyor. Yani anlayacağınız politika faizi sadece bir rakamdan ibaret. Hatta ve hatta politika faizi 14’lere düşerken daha faiz indirimleri başlamadan hazine yurtdışı borçlanmalarını yüzde 16 ile yapabiliyor iken şimdi politika faizi 14’lere düşmüş olmasına rağmen hazinenin dış borçlanma faizi yüzde 23’lere yükselmiş durumda. Sayın Cumhurbaşkanım siz iyi niyetiniz ile faizi indirmek için büyük uğraş vermenize rağmen görünen o ki politika faizinin yüzde 14'e düşmüş olması sadece bir görüntüden ibaret. Bunun yan etkisi olan hazine borçlanmalarının yükselmesi ve en öncelikli unsur olan dövizin üç ayda 9 liradan 10 liradan başlayan serüveninin 16 liraya 17 liraya çıkmış olmasının bir anlamı yok. İhracat ihracat deniyor ama hammadde ihtiyacını yoğun bir şekilde yurtdışından karşılayarak sonrasın da bunu istedikten sonra ihraç etmek pozisyonundaki Türk ekonomisinin 17’lere yükselmiş TL bazında hammadde tedariğinden sonra nasıl kar edebileceği ya da bu ihracatı yüksek oranda nasıl arttırabileceği çok tartışılır. Esnaftan, gerçekleştirmiş olduğumuz gezilerde ki arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan telefon yoluyla mail yoluyla almış olduğumuz bilgilerden görünen o ki bu durumdan ihracatçı bile rahatsız birçok ihracatçıya yurtiçinde devalüğe edilen dövizden dolayı fiyatlarını kırmaları istendiğini duyuyoruz. Bu da çok çarpıcı bir gelişme yeni hafta ile birlikte yeni kararlarla mutlaka bu gidişata yeni bir ayar verilmesi gerektiği kaçınılmaz. Altyapı üst yapı çalışmalarıyla 2001'den günümüze ülkemize çağ atlatma derecesinde yaşam standartlarını yükselten hükümetimizden halkımızın ivedilikle beklentisi budur.