Siyaset ısındıkça ısınıyor, karşılıklı suçlayıcı ifadeler sertleştikçe birbirlerini anlaya mama durumu uzadıkça uzuyor. En son hafta sonu Millet İttifakı lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütün memurları hafta başı ile birlikte zaman vererek yasa dışı emirlere uymaması yolunda uyarması ve buna karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika seyahati öncesi havaalanında verdiği cevabı duymuşsunuzdur. Basından ve televizyon ekranlarından takip etmiş olduğumuz kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu konulara girmesi neticesinde birçok yorumcu buna gerek olmadığını zaten her şeyin millet ittifakı lehine ilerliyor söylemlerine rağmen Kılıçdaroğlu'nun ısrarla gündemde kalmaya çalışması acaba bazı başka durumların ön plana çıkıp gözükmemesini sağlamaya mı çalışıyor. Ya da kamuoyu araştırmalarında halka Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayları sorulduğunda arkalarda kalmış olmasının sıkıntısıyla böyle gündem olmaya mı çalışıyor gerçekten düşünmeden edemiyorum. Son haftalarda dövizin hızlı yükselmesi, vergi indirimine muhalif Merkez Bankası başkan yardımcılarının görevden alınması neticesinde ateşi yükselen doların gündemde yer etmiş olduğu anlarda Kılıçdaroğlu'nun memurları tehdit edercesine uyarması gerçekten olacak iş değil ki her şey kendileri lehine gelişirken. Bu anlamda HDP ile ‘olmazsa yan cebime koy’ ilişkilerinin genel başkan yardımcıları seviyesinde devam etmesi, yani 6+1 taktiğinin göz önüne çıkmadan seçim sathına kadar ulaşma çabasını perdelemek acaba olabilir mi. Neredeyse seçimlere daha bir buçuk sene olmasına rağmen sanki gelecek ay seçim yapılacakmış gibi gerginleşen ortamın yumuşatılması şart.

NETANYAHU’DAN ÖNCE-NETANYAHU’DAN SONRA..!!

Her şey bir buçuk iki ay kadar evvel Sayın Meral Akşener'in Sayın Cumhurbaşkanının Netanyahu’ya benzetmesi ile başladı. Yakından tanıdığım için biliyorum. Milli görüş geleneğinden gelenler için şu kesindir.  İsrail ve onun en kanlı lideri Netanyahu’ya benzetilmek gerçekten hiçbir Türk cumhurbaşkanını,  başbakanını bırakın Sayın Kılıçdaroğlu'nun deyimi ile sokaktaki çekçekçilere bile söylenecek bir kelime değil. Benim kişisel kanım bu büyük hakarete rağmen insanlarımızın sokakta vesaire çok olgun bir şekilde davrandığı yönündedir. Bu sağduyuya sahip olan Türk halkı o süreçten deyim yerindeyse alnının akıyla çıkmıştır. Buna hiç gerek olmamış olmasına rağmen Meral Akşener'in o benzetme ile ilgili aradan geçen bunca zamana rağmen hala daha bir açıklama yapmış olmaması da safların ne kadar gerildiğinin kanıtıdır. Daha sonrasında sayın cumhurbaşkanının uyarıları vesaire Netanyahu benzetmesinin yanında devede kulaktır. Net.